27 Kasım 2012 Salı

Bu ay bahçeye neler yapmalı?

Bazı bitkilerin budanma, bazı fidanların ekilme zamanı geldi bile...
Mart ayında bahçe bakımı...Kış aylarında bitkileri korumak için toprağa serilen saman, turba, bitki yapraklarından oluşan örtüler son kez yenilenmelidir. Sonbaharda yada kış boyunca tohum olarak ekilen bitkilerin yerlerine dikilmesine de Mart ayında başlanır.Tırmanıcı bitkilerin sarıldıkları yerlerdeki bağlar, bağlantı yerleri elden geçirilir. Ayın sonuna doğru sardunyaların ve öbür çok yıllık bitkilerin saksıları bol gübreli yeni çürük toprağı kullanılarak değiştirilir. Bitkiler don olayından zarar görmüşlerse yenilenirler.Morsalkım bitkisi budanır. Mart ayında fazla nemini kaybetmeye başlayan toprağın tava gelmesi ile üzerinde her türlü derin işleme veya çapa işlemi yapılabilir. Bitkilerin yıllık gübre ihtiyacının ilk yarısı bu dönemden itibaren Nisan sonuna kadar verilmelidir.Kullanılacak organik gübrenin yanında metrekareye 30 gr. gelecek şekilde yapay kompoze gübrenin toprağa saçılıp hafif bir çapa ile toprakla karışmasını sağlamak ve sulamak, verilecek organik gübrenin besince takviye edilmesi açısından faydalı olacaktır.

Yaza hazırlık liposuction

Prof. Dr. Sıdıka Kurul, yaza ince girmek isteyenler için liposuctionı anlatıyor.
İnsan vücudundaki yağ hücresi sayısı sabittir, yani ergenlikten sonra yağ hücrelerinin sayısında artma olmaz,buna karşın yağ hücrelerinin hacmi genişler ve bu da vücudun bazı bölgelerinde sınırlı yağ birikimi veya genel olarak kilo artışı ile sonuçlanır. Gençler: Yapısal olarak her iki cinste de bedenin bazı bölgelerinde yağ toplanması sık karşılaşılan bir durumdur. Özellikle genç bayanlarda bacakların dış tarafında ve/veya kalçada, dizlerin iç tarafında, çene altında bu tür yağlı bölgeler yakınmalara yol açar.Erişkinler: Yaşın ilerlemesine paralel olarak , her iki cinste beslenme alışkanlığı ve yaşam biçimi bedende değişikliklere sebep olur. Özellikle kadınlarda gebelik, değişik derecelerde kilo alınmasına ve vücudun bazı bölgelerinde – karın, kalça, mons pubis (venüs tepesi), bacak ve diz iç yanları, çene altı vb -yağ toplanmasına ya da sınırlı sarkmalara yol açar.Orta yaşlılar: Bu grupta sınırlı yağ toplanması çoğu kez derinin de gevşemesi ve kısmen sarkması ile birliktedir. Sıklıkla bacak ve kol iç yanları,bacak alt bölümünde diz üstünde deri sarkıklığı ile birlikte yağlanma ve gövdede arka koltuk altı çizgisinde sütyen üzerine taşar görünümde yağ birikintileri çoğu kez kaçınılmazdır. Karında yağlanma ve sarkmaya çoğu kez mons pubisin(venüs tepesi) belirginliği eşlik eder, mons pubis belirginliği kadınların çoğunu - özellikle mayo giydikleri zaman - rahatsız eder. Her üç durumda da uygun diyet, egzersiz, düzenli bir yaşam tarzı ve bazı medikal estetik müdahalelere rağmen düzelme olmaz ve bazı kişilerde bu bölgelerdeki inatçı yağ birikimi ve/veya sarkma, fazla yağlanma , vücut konturlarında bozulmaya, dolayısıyla kişinin yaşamını olumsuz etkilemeye başlar. Liposuction nedir ?Liposuction, inatçı yağ birikimlerinin vakumla emilerek,vücuttan yağların uzaklaştırıldığı bir ameliyattır. Kesinlikle bir zayıflama ameliyatı değil, bir vücut kontur düzeltme ameliyatıdır. Hacmi artmış, diyet ve egzersize dirençli yağ dokusu ameliyat ile vücuttan uzaklaştırılırken, mevcut yağ hücrelerinin sayısı da azaltılmış olur. Kullanılan kanüller ve vakum cihazlarındaki gelişmeler ile çene altı, yanaklar , boyun, kol üst iç yanı, memeler, göğüs, karın, bel kalça, uyluk, diz iç yanı, bacak ve topuk gibi vücudun hemen hemen her bölgesindeki inatçı yağ birikimlerinin vakumla alınması mümkün hale gelmiştir. Liposuction, diğer vücut kontur düzeltme ameliyatlarında tamamlayıcı işlem olarak da kullanılmaktadır . Liposuction “vakumla fazla, inatçı yağların alınması” yöntemini tanımlayan işlemin genel adıdır . Hastadaki duruma göre çeşitli modifikasyonlar uygulanabilir .Bu tekniklere değişik isimler verilmekle birlikte işlem aslında Iiposuction’dır . Son 10 yıl içinde geliştirilen yüzeyel liposuction yada liposculpture adı verilen yöntemle hem kontur bozukluğuna sebep olan yağ birikimleri giderilebilmekte hem de deri sarkıklıklarının düzeltilmesi ve inatçı selülitlerin yok edilmesinde kesin sonuç alınabilmektedir. Son zamanlarda basında ağrısız, kansız , anestezisiz, izsiz ameliyatlar olarak sunulan ve liposhaping, liposhaving olarak isimlendirilen müdahaleler, 10 yıldır plastik cerrahlar tarafından lokal anestezi ile uygulanan ”yüzeyel Iiposuction ya da liposculpture" yönteminden başka bir şey değildir. Liposuction ameliyatı, kurallarına uygun olarak ve ameliyathane koşullarında mutlaka bir plastik cerrah tarafından yapılmalıdır.Günümüzde Iiposuction, oturmuş, kabul görmüş ve klasik ders kitaplarına girmiş bir yöntemdir ve vücut kontur düzeltilmesinde vazgeçilmez bir ameliyattır. Usulüne uygun (doğru hasta seçimi, hastahane koşulları, doğru teknik uygulama ) olarak yapılan liposuction, emniyet sınırı aşılmadığı takdirde, herhangi bir riski olmayan bir ameliyattır. Günümüzde emniyet sınırı 2.5 litre olarak kabul edilmektedir. Daha fazla miktar da alınabilir. O zaman ameliyat 3-6 aylık aralarla seanslar halinde yapılabilir ya da hastanın sıvı ve elektrolit dengesini tamamlayacak önlemler alınarak tek seansta yapılabilir. Kan nakli gerekli olabilir . Ameliyat nerede yapılır?Liposuction işlemi, hastahane koşullarında ameliyathanede yapılır.Anestezi tipi: Alınacak yağ miktarına bağlıdır, lokal anestezi, sedasyon (damar içine sakinleştirici ilaç verilmesi) veya genel anestezi altında yapılabilir. Ameliyat: Ameliyat vakum uygulanacak bölgelerin durumuna göre 1-2.5 saat arasında sürer. Ameliyatın genişliğine bağlı olarak aynı gün eve çıkmak mümkündür. Ameliyatın başlangıcında işlemin uygulanacağı bölgeye özel bir sıvı enjekte edilir . Daha sonra bu bölge üzerine veya yakınına yapılan kesilerden ( 5 mm. uzunluğunda) 2-6 mm. çapındaki kanül adı verilen metal borular deri altı tabakası içine sokulur ve vakum cihazına bağlıdır. Vakum cihazı çalıştırılır, istenilen vücut konturu ve düzgün bir cilt yüzeyi sağlanıncaya kadar yağların emilme işlemi devam eder . Arzu edilen sonuca ulaşıldığı zaman kanül çıkarılır,ameliyat kesileri dikilir veya şeffaf flaster ile kapatılır. Ameliyat sonunda vakum uygulanmış alanlara özel bandaj uygulanır ve hastaya korse giydirilir.Ameliyat sonrası: Alınan yağ miktarına bağlı olarak hasta aynı gün evine gidebilir veya 1-2 gece hastahanede kalması gerekebilir. Ameliyat sonrası genellikle rahat geçer. Ağrı hissedilmez. 6-7 gün sonra korse ve özel bandaj çıkarılır.Korse yeniden giydirilir. Hasta korse giymeğe 6 hafta devam eder. 3. haftadan sonra gece yatarken korsesini çıkartabilir. Ameliyat sonrası ilk 6 haftalık dönemde korsesiz ayağa kalkılmaması uygundur. Vakum uygulanmış alanlarda morumsu renk değişiklikleri olabilir. Şişlik, karıncalanma ve yanma hissi olabilir. Bunlar 3 hafta içinde kendiliğinden kaybolur. Ameliyat yara izleri de 2-6 ay içinde belli belirsiz hale gelir. İyi seçilmiş hastada ve iyi uygulanan teknikle kalıcı sonuç sağlanır. Liposuction ameliyatının riskleri: Liposuction ameliyatı plastik cerrahi alanında son 20 yıl içindeki en iyi buluşlardan biridir. Uygun ortamda, seçilmiş hastaya, kurallarına uygun olarak uzman bir plastik cerrah tarafından yapıldığı takdirde liposuction riski olmayan bir ameliyattır. Ameliyat kesilerine bağlı izler önemsizdir. Liposuction yapılmış bölgede deride düzensizlik veya sarkma yanlış hasta seçimine veya tekniğin doğru uygulanmamasına bağlıdır.Prof. Dr. Sıdıka KurulPlastik, Estetik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Yıldızposta Caddesi, Ayyıldız Sitesi, A Blok, 30/6 , Gayrettepe, İstanbulTel :02122885000e-mail skurul@estet.net skurul@istanbul.edu.tr www.estet.net

26 Kasım 2012 Pazartesi

Annemle babamı nasıl çıldırtırım?

Psikiyatrist Dr. Sabri Yurdakul, çocuklarının soruları ve davranışlarıyla kendilerini çıldırttığını söyleyen aileleri uyardı: Anlayışlı olun! ..
Her çocuk sorduğu ilginç sorular ya da edindiği birtakım alışkanlıklar nedeniyle, zaman zaman ebeveynlerini çıldırmanın eşiğine getirebilir. Psikiyatrist Dr. Sabri Yurdakul; bu durumu yaşayan anne-babalardan gelen soruları yanıtladı ve çocukların aileleri çileden çıkaran davranışlarıyla başa çıkmanın yollarını açıkladı: * Oğlum her gece altını ıslatıyor. Bu durumu engellemek için ne yapabilirim? Gece işemelerinin 4 yaşından itibaren ortadan kalkması beklenir. Ancak bazı çocuklarda bu sorun ilkokula kadar sürebilir. Çocuk ilkokuldan sonra da gece altını ıslatıyorsa, ortada bir problem vardır. Çocuğun altını ıslatması, psikolojik sorunlara bağlanır. Bunun ne zamandır devam ettiği ve ne şekilde olduğu önemlidir. Doğduğundan beri altını ıslatan bir çocuk ile 3 yaşında altını ıslatmayı bırakmış ama sonra tekrar başlamış bir çocuk arasında fark vardır. Kardeş doğumu, yakınlardan birinin hastalığı ya da ölümü, gece korkuları, ruhsal sıkıntılar, idrar yollarındaki taş, idrar yolu iltihabı ya da gece uykusunda geçirilen epilepsi nöbeti; çocuğun altını ıslatmasına neden olabilir. Çocuk altını bilerek ve isteyerek ıslatmaz! O yüzden onu cezalandırmak, tehdit etmek veya aşağılamak sonuç vermez. Onu engel olamadığı bu durum karşısında aşağılarsanız, kendine güvenini kaybedecektir. Bunun yerine bazı önlemler almayı deneyin. Çocuğunuza gece yatmadan önce sıvı vermeyin. Yatmadan önce ve yattıktan bir saat sonra tuvalete girmesini sağlayın. Gerekirse sabaha karşı, onu bir kez daha tuvalete götürün. Bütün bu önlemler işe yaramazsa, çocuğunuzu doktora götürün. Ortada fiziksel bir neden yokken altını ıslatıyorsa, bir psikiyatristten yardım alması gerekebilir. ONA MASAL OKUYUN * Çocuğum çok geç yatıyor ve yeterince uyumuyor. Bu konuda ne yapabilirim? Çocukların uyku sorunu yaşamalarının tek sorumlusu ailenin davranışlarıdır. Uyku saati çocuklara kazandırılması gereken ilk alışkanlıktır. Büyüme hormonları uykuda çalışır yani uyku çocuk için çok önemlidir. Bu nedenle onun bir uyku düzeni edinmesini sağlayın. Anne çocuğa, "Git, yat. Uyku saatin geldi" dediğinde, baba biraz daha oturmasına izin verirse çocuğun bütün programı bozulur. Çocuğun uykusunun kaçmasına izin vermeyin. Özellikle babalara, çocukları yatarken onlara masal okumalarını tavsiye ediyorum. Çocukların doğumdan sonra sık gözlenen gece uyanmaları, bir-iki yaşından sonra azalarak devam edebilir. 3 yaşından sonra ise, çocuk gece bir ya da iki kez uyanabilir ve normalde tekrar uyuması beklenir. Tekrar uyuyamayan çocuğa, masal okumakta yarar vardır. Uyku düzeni bozuk olan çocuk, ertesi gün sinirli ve huysuz olur. Bu nedenle bir uzmandan yardım alması gerekir. Uzman ilaç öneriyorsa bu konuda çekimser davranmayın. Çocuğunuzun uyku sorunu 3 aydır sürüyorsa, bu sorunu çözme vaktiniz gelmiş de geçiyordur. TELEVİZYON SAATİ OLSUN * Kızımı televizyon başından alamıyorum. Ne yapabilirim? Televizyon bağımlılığının en büyük göstergesi; çocuğun vaktinin çoğunu televizyon karşısında geçirmesi ve televizyon seyretmesi engellendiğinde huzursuzluk yapmasıdır. Aileler, televizyon seyretmesine engel olmadıkları sürece, televizyonun çocuklarının yaşantısında ne kadar önemli bir yeri olduğunu fark edemiyor, fark ettiklerinde ise çok geç kalmış oluyorlar. Çocuğun televizyon izleme saatlerinin önceden belirlenmesi gerekir. Onun, bu saatler dışında başka şeylerle ilgilenmesi sağlanmalıdır. Oyuncakları ile oynamak, ebeveynlerinin ona masal okumaları ya da birlikte resim yapmak çocuğa sunulacak alternatifler arasında yer alabilir. Anne-babalar meşgul olduklarında, çocuğu televizyon karşısında unutmamalıdır. Çocuğunuzun televizyon bağımlısı olmasını engellemek için ona hayat boyu edineceği alışkanlıklar kazandırın ve televizyon seyretme saatlerini sınırlayın. Sadece belirli programları izlemesine izin verin ve sonra televizyonu kapatın. EVE ABUR CUBUR ALMAYIN * Çocuğum sağlıklı beslenmiyor. Sürekli abur cubur yiyor. Onu bu alışkanlığından nasıl vazgeçirebilirim? Zayıf çocuklar ne kadar sağlıksız görünüyorlarsa, kilolu çocuklar da o kadar sağlıksızdır. Kilolu çocukların ileride kalp ve damar hastalıklarına yakalanma riski yüksektir. Çocukları abur cubura yönlendiren en önemli neden; televizyon ve reklamlardır. Çocuğunuza normal yemek saatlerinde sağlıklı yemek yeme alışkanlığı kazandırın. Haftada sadece bir ya da iki gün abur cubur yemesine izin verin. Genel olarak eve abur cubur alınmıyorsa, zaten çocuk bu alışkanlığı edinmez. Esra Tüzün, Sabah

İster abajur, ister sarkıt...

Aydınlatmanızı istediğiniz tarzda kendiniz tasarlayıp, kendiniz yapabilirsiniz...
Bunu yapabilirsiniz;Eski abajurunuzun ayak kısmını saklayın ve artık yünlerden onun için yepyeni bir şapka tasarlayın. Malzemeler: Yün, cam şişe, şeffaflaşan yapıştırıcı, dantel ya da kurdele, boncuk, boncuk yapıştırıcı, makas, eldiven, streç film ve folyo, makas, kalın tel. • Abajurunuzun şapka genişliğine uygun çapta bir cam şişe bulun. Şişenin üzerine, bir kaç kat mutfak folyosu dolayın. Yapıştırıcınızı genişçe bir kabın içerisine dökün. Az miktarda sulandırın. Kullanacağınız yünü sulandırılmış tutkal içine batırın. Yün iyice tutkalı emdikten sonra, şişenin etrafına dolayın. Arzu ederseniz yün katları arasına sıcak silikon ve silikon tabancası yardımıyla boncuklar yapıştırın. Başlık tamamıyla serleşip kuruyana kadar 2 ya da 3 gün bekleyin. Başlığı cam şişeden çıkartın.• Başlığın alt kısmına çift kat naylon iplikle boncuk sarkıtlar yapın.• Başlığın alt ve üst kısmına dantel, fisto ya da kurdeleyi yapıştırın. Kalın bir teli bükerek abajur ampulüne oturacak bölümü hazırlayın. Telin orta bölümünü bükerek bir daire oluşturun. Telin iki ucunu başlığın kenarlarına iterek geçirip sabitleyin. Ya da bunu;Odanız için çok şık, çok basit, ama bir o kadar özel bir aydınlatma yapmak istiyorsanız, Japon fenerleri üzerine yaptığımız uygulama tam size göre. Beğendiğiniz renkte 3 Japon feneri satın alarak işe başlamanız yeterli. Malzemeler: Japon feneri, 3 renk kurdele, krepon kağıdı, makas, yapıştırıcı. • Arzu ettiğiniz büyüklükte bir daireyi kartondan keserek şablon hazırlayın. Şablonu; birkaç kat üst üste serilmiş krepon kağıdı üzerine koyarak kesin. • Bu sayede renkgarenk daireler hazırlayın. • Japon fenerinin içine kalıp oluşturan tel aksamı takın ve kağıdı gerdirerek topları oluşturun. Hazırladığınız minik daireleri yapıştırıcı kullanarak fenerin üzerine sabitleyin. Üç feneri de tamamladıktan sonra aydınlatmanızı kullanabilirsiniz. Öneri 1:Krepon kağıdından hazırladığınız dairelerin bir kaçını üst üste yapıştırarak daha canlı renklerde daireler oluşturabilirsiniz. Öneri 2:Fenerleri kurdele yardımıyla elektrik kablosuna bağlarsanız daha dekoratif görünürler.

Türk kadınları yatakta mutsuz!

14 ülkede yapılan cinsellik ve modern kadın araştırmasının sonuçlarına göre dünyada cinsel yaşamından en az memnun olan kadınlar, Türk kadınları.
Avrupa Cinsel Tıp Derneği’nin Viyana’da yapılan yıllık konferansında, cinsellik ve modern kadın araştırmasının sonuçları da açıklandı. Araştırmaya göre Türk kadınlarının sadece yüzde 32’si cinsel yaşamlarından "çok memnun". Bu oran dünyadaki kadınlarda yüzde 41 olarak saptandı.Bayer tarafından 14 farklı ülkede 18 yaş üzerindeki 14 bin kadın üzerinde gerçekleştirilen araştırma, dünya kadınlarının yüzde 85’inin kendiliğinden gelişen bir cinselliği tercih ettiğini ortaya koydu. Kadınlar kuaförden randevu alır gibi cinsel yaşamının programlamasını istemiyor.Cinsellik ve Modern Kadın Araştırması’na göre dünyadaki kadınların yüzde 43’ü, "cinselliğin yaşamlarında çok önemli olduğuna" inanıyor.Kadınların dünyada yüzde 59’u, Türkiye’de ise yüzde 29’u cinselliği, "ilişkilerini güçlendiren bir öğe" olarak görüyor.Türk kadınları cinsellikle ilgili bilgiler konusunda gerideAraştırmaya göre, Türk kadınları cinsellik konusundaki bazı gelişmelerden dünyadaki hemcinslerine göre daha az haberdar.Araştırmada kadınlara, sertleşme tedavisinde kullanılan ilaçların etkinliği konusundaki görüşleri de soruldu. Örneğin Türk kadınlarının yüzde 89’u erkeklerdeki sertleşme probleminin tedavisinde kullanılan ilaçları bilmiyor. Oysa dünyadaki kadınların yüzde 58’i bu ilaçlardan haberdar.Araştırmanın en ilginç yönlerinden birisi, Suudi Arabistanlı kadınlarla ilgili. Suudi kadınların yüzde 93’ü, erkeklerdeki sertleşme sorununun tedavisinde kullanılan ilaçlar hakkında bilgi sahibi.Türkiye’de ise sertleşmenin tedavisine yönelik ilaçlardan haberdar olan kadınların yarısı ilaçların etkili olduğunu düşünüyor.

Sırt ağrısından kurtulmanın yolları

Uygun vücut pozisyonu sağlamak ve düzenli olarak egzersiz yapmak omurganın bozulmasını önlemeye yardım edebilir ve bu bozulmanın etkilerini azaltabilir.
Herhangi bir tedavi gerekirse, cerrahi olmayan bir yaklaşım çoğunlukla başarılıdır. Sırtınız en iyisini hak ediyor! Sık aralıklarla durup gerinmek, sırtınıza iyi gelir ve uzun vadede daha çok iş yapmış olursunuz. Gerilirken sırtınızı arkaya eğmekten kaçının. Sırtınızı düz tutmak için dizlerinizi kırın. Tüm yük kaldırma ve taşıma işlerinde yere sağlam basın. Kayma ve ani hareketler sırtın incinmesine neden olabilir. Yük indirirken dikkat edin Platformlardan, araçlardan vb. yük indirirken merdiven kullanın; inerken de ellerinizle kendinizi alçaltıp ayaklarınızı yere yaklaştırın. Atlamayın. Sırtınızı kullanmanızı gerektiren bir iş mi yapacaksınız?Forma girin. Forma girebilmek için acele etmeyin ve sırtı koruma tekniklerini uygulayın. Sırtınızdaki zorlanmayı azaltmak için dizlerinizi iyice bükün. Bu, tehlikeli bir iştir. Düşen cisimleri yakalamanız gerektiğinde dizlerinizi bükülü tutun, sırtınız düz olsun ve sıkıca yere basın. Koltuğunuzu, pedallara rahatça basabileceğiniz şekilde ayarlayın. Dizlerinizi kalçanızla aynı seviyede tutun. İşi ve zorlanmayı azaltmak için yük asansörleri, kaldıraçlar, el arabaları, tekerlekli krikolar vb. kullanın. Acil durumda ne yapılması gerekir? Birinin kafasına, boynuna veya sırtına gelen ciddi bir darbe veya burkulma, omurga veya boyun kırıklarına neden olabilir. Kırık işaretleri Göğüs kafesi veya karın boyunca veya bacaklara doğru giden ciddi ağrı Kas spazmları Yaralanma bölgesinin aşağısında zayıflık veya uyuşma Acilen tıbbi yardım çağırın. 1-1-2 yi arayın. Yaralanan kişinin hareket etmesini engelleyin. Bunun için örneğin, gövdesinin ve boynunun yanlarına katlanmış battaniye veya havlular yerleştirin. Yaralanan kişiyi hareket ettirmeyin veya -yangından kaçmak gibi, kesinlikle gerekli bir durum olmadıkça- hareket etmemesini isteyin. Yaralıyı taşımak zorundaysanız, sırtını ve boynunu hareket edemeyecek şekilde sabitleyin. İlk yardımcı sertifikanız varsa, solunumun durması, kanama ve şok için ilk yardımı siz yapın. İlk yardım işlemleri, tıbbi tedavi yerini tutmaz. Acil bir durumda mümkün olduğunca çabuk tıbbi yardım çağırın.Opr. Dr. Kerem BIKMAZ (İstanbul Cerrahi Hastanesi)

Jim Carrey

Son olarak “Aman Tanrım”la hayranlarının gönlünü fetheden Hollywood’un ünlü komedyeni Jim Carrey “Maske” ve “Hayvan Dedektifi” gibi filmleriyle adını tün dünyaya duyurmuş, başarılı bir oyuncudur.
17 ocak 1962 tarihinde Percy ve Kathleen Carrey’nin dört çocuğunun en küçüğü olarak dünyaya gelen Jim çocukluk yıllarından itibaren izleyici bulduğu her yerde oyunculuk yeteneğini kanıtlama çabasına girer. Sanatçı 10 yaşındayken “Carol Burnett Show”a CV’sini yollar. Ortaokuldayken ders çıkışlarında arkadaşlarına stand-up şovlar yapan Jim’in huzurlu yaşamı ergenlik yıllarının başında ailesinin Toronto’da bir varoş bölgesine taşınmak zorunda kalmasıyla trajik bir hal almaya başlar. Aile üyeleri taşındıkları bu yeni şehirde bir tekerlek fabrikasında çeşitli işlere girerler. Jim’in hergün okuldan çıkıp orada sekiz saat çalışmak zorunda kalması ünlü aktörün okul durumunu ve psikolojisini olumsuz yönde etkiler. Bir süre sonra işlerinden ayrılan aile üyeleri daha önce yaşadıkları Toronto’ya dönmeden önce bir karavana taşınır ve uzun bir süre orada yaşarlar. Yaşadığı tüm bu olumsuzluklara aldırmamaya çalışan Carrey oyunculuk yeteneğini komedi klüplerinde sergilemey karar verir ve yaşadığı bölgenin en iyi komedi klüplerinden birinde iş bulur. Sanatçı 1979 yılında Los Angeles’a taşınır. “The Comedy Store”da sergilediği bir gecelik performansı sırasında ünlü komedyen Rodney Dangerfield tarafından keşfedilen Carrey klüple bir anlaşma imzalar ve orada çalıştığı dönem içinde klüpte garsonluk yapan Melissa Womer ile evlenir. İlerki yıllarda çiftin Jane adını verdikleri bir kızları olur. İkili bir süre sonra yollarını ayırmaya karar verir ve Jim kendisi gibi oyuncu olan Lauren Holly ile hayatını birleştirir. Ünlü aktörü tüm dünyaya tanıtan dizi 1990’da rol aldığı “In Living Color”dır. Carrey 1994 yılında rol aldığı “Ace Ventura: Pet Detective” filminde canlandırdığı kendine özgü bir espri anlayışı olan ve kayıp bir yunusun peşine düşen hayvan dedektifini canlandırdığı Ace Ventura karakteriyle kitleleri kahkahaya boğmayı başarır. 1994’te ünlü oyuncu Cameron Diaz’la birlikte rol aldığı “The Mask” ve “Dumb & Dumber” filmleri ile ününe ün katar. Jim Carrey 1995’te “Batman Forever”da, 1996’da ilk büyük çıkışı olan “Pet Dedective” filminin ikinci bölümü olan “Ace Ventura: When Nature Calls”da ve 1997’de “Liar Liar”da rol aldıktan sonra Peter Weir’in yönettiği “The Truman Show”da hayatının bir TV programında seyredildiğini keşfeden saf bir satıcıyı canlandırdığı performansıyla Altın Küre ödülüne layık görülür.Jim aykırı komedyen Andy Kaufman’ın hayatının anlatıldığı “Man On The Moon” adlı filmde Kaufman’I canlandırmak için adeta kendini rolüne kaptırarak bir süre ünlü komedyen gibi yaşar. 1999 yılında çekilen film Carrey’nin performansıyla bir hayli ses getirir ve Jim o yıl tekrar Altın Küre’yi kucaklar. Carrey 2000 yılında Hollywood’un güzel yıldızı Renee Zellweger ile birlikte Farrelly kardeşlerin yönettiği “Me, Myself & Irene” de rol alır. Filmin çekimlerinden sonra Zellweger ve Carrey aşk yaşadıklarını tüm kamuoyuna duyurur. Ünlü komedyen daha sonra ünlü yönetmen Ron Howard’ın yönettiği “How the Grinch Stole Christmas”la küçük büyük herkesin hayranlığını kazanır. Carrey son olarak ülkemizde de büyük beğeniyle izlenen “Bruce Almighty” (Aman Tanrım” filmiyle kitleleri bir kez daha kendisine hayran bırakır. Bunları biliyor muydunuz?-16 yaşında okulu bıraktı-“Me, Myself&Irene”in çekimleri sırasında film ekibiyle birlikte “Phish” adlı grubun çıktığı özel bir müzik şovuna katılarak grupla birlikte iki şarkı seslendirdi. -1997 yılında İngiliz “Empire” dergisi tarafından oluşturulan “Tüm Zamanların En İyi 100 Film Yıldızı” listesinde 54. sırada yer aldı. -1997 yılında “People” dergisi tarafından “Dünyanın En Güzel 50 Kişisi” listesine seçildi. -“The Comedy Store” adlı komedi klübünün 20. Yıldönümü özel şovuna sadece cinsel organını örten bir kıyafetle katıldı. -1998 yılında konserlerinden birinde dünyaca ünlü şarkıcı Elton John’a bir parçasında eşlik etti. -Ünlü olmadığı dönemlerde bir gün kendisine 20 milyon dolarlık bir çek yazdı ve “Baş Belası” filminden buna yakın bir para kazanıncaya kadar bu çeki cüzdanından çıkartmadı -1999 yılında “Man on the Moon” filminde canlandırdığı Andy Kaufman ile aynı gün doğdu. -2001 yılına kadar toplam dokuz MTV ödülüne layık görüldü. Bu, şimdiye kadar hiçbir oyuncunun erişemediği bir rakam. -Kanada vatandaşı olan Jim, 2001 yılında Amerikan vatandaşlığı da almak istediğini açıkladı. -İlk stand-up şovunda “Maske”de giydiğine benzeyen sarı bir kostümle sahneye çıktı. -İlk eşi Melissa Womer’dan Jane Erin adında bir kız çocuğuna sahip.Çeviri ve derleme: Elif Akbaş

25 Kasım 2012 Pazar

Gebelikte saç boyatmalı mı?

Hamilelikte saç boyaları, aşırı makyaj, bazı kimyasal katkılı gıdalar bebeğin özürlü doğmasına neden olabiliyor.
Hamilelik esnasında, annenin kullandığı alkol, sigara, saç boyaları, aşırı makyaj malzemeleri, bazı kimyasal katkılı gıdalar, röntgen filmi çektirmek, kan uyuşmazlığı ve akraba evliliği özürlü bebek doğumuna neden olabiliyor.Dış etkenler özürlülüğe neden olabilirDenizli Devlet Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. Mehmet Beşir Türkmen, özürlülüğün yalnızca doğuştan meydana gelmeyeceğini belirterek, uzun süreli bir hastalık veya bir kaza sonucunda bedensel, zihinsel, duygusal ve sosyal yeteneklerin kaybedilebileceğini söyledi. Genellikle doğumsal ve genetik bozukluluk, hastalık geni taşıyan yakın akrabaların evlilikleri, annenin karnındaki bebeği kötü yönde etkileyebilecek sağlık sorunlarının olması, doğum sırasında ortaya çıkabilecek sorunlar, hamilelik esnasında kullanılan bazı ilaçlar, çocukların aşılarının tam yapılmaması veya doğumdan sonra geçirilen hastalık ve kazaların özürlülük nedeni olabileceğini belirten Türkmen, özürlü bebek doğumunu tamamen önlemenin mümkün olmadığını söyledi. Özürlü bebek doğumlarının önlenmesi için evlenmeye karar veren çiftlerin öncelikle bir genetik danışma merkezine başvurmaları gerektiğini belirten Türkmen, "Hamilelik esnasında annenin kullandığı alkol, sigara, saç boyaları, aşırı makyaj malzemeleri, bazı kimyasal katkılı gıdalar, röntgen filmi çektirmek, kan uyuşmazlığı ve akraba evliliği özürlü bebek doğumuna neden olabilmektedir. Bu hususları ihmal etmezsek özürlü çocuğun dünyaya gelme oranını en aza indirmiş oluruz" dedi. Dr. Türkmen, özürlülüğün oluşmasına neden olabilecek faktörlerin önlenmesinde ailenin bilinçli olmasının yanı sıra hekimlere de büyük görev düştüğünü söyledi.DENİZLİ (İHA)

Haftada 2 kilo ver

Diyet yapmak istiyosunuz ama nereden başlayacağınızı bilmiyor musunuz?

Çoğu rejimler hızlı şekilde kilo verdirir ve bıraktıktan sonrada hızlı bir şekilde kilolar yeniden alınır. Sonuçta sağlığınız ve kendinize olan güveniniz sarsılır.

"Forma gir, formda kal" diyeti, öncelikle bir daha kilo alınmaması için izlenmesi gereken 4 aşamayı içeriyor.
Genellikle bu diyeti uygulayanlar hafta içi rejime girip, hafta sonu serbest besleniyorlar. Haftada 2 kilo verdirmeyi amaçlayan bu rejimi ideal kiloya ininceye kadar uygulayabilirsiniz. Bu diyet, beslenme alışkanlıklarınızı düzenlemeyi ve daha sonra bunları bir yaşam tarzı haline dönüştürmenizi amaçlıyor.Asıl hedef noktası kilo kaybını kalıcı bir hale getirmek. 5 günlük forma gir formda kal diyetini, zayıflamaya karar verdikten hemen sonra uygulayabilirsiniz.Bu rejimin bir diğer özelliği, esnek oluşu. Yani 3 ana öğünde yiyeceklerinizi 6 ara öğüne bölerek de alabilirsiniz. Haftada 2 Kilo!5 günlük "Forma Gir, Formda Kal" diyetini uygulayarak ve düzenli olarak egzersiz yaparak, her hafta 2 kilo verebilirsiniz.Bir ay boyunca bu rejimi uyguladıktan sonra, verdiğiniz kiloları geri almamak için şu tavsiyelere uymanızda yarar var: • Yağlı süt yerine az yağlı veya yağsız süt içmeyi tercih edin.• Alışveriş yaparken üzerinde az yağlı yazan yoğurtları tercih edin.• Salatalarınıza sos veya mayonez kullanmayın.• Kaşar ve tulum peyniri yerine az yağlı beyaz peyniri tercih edin. • Kızarmış yiyecekler yerine haşlanmış veya ızgara olanları tercih edin.• Kırmızı et yerine balık ve tavuk yiyin.• Zengin soslu ve kremalı yiyeceklerden uzak durun. Canınız çok istediğinde haftada bir kez olmak koşuluyla yiyebilirsiniz.• Haftada dört gün en az yarım saat egzersiz veya yürüyüş yapın. Forma Gir Formda Kal DiyetiKahvaltılar1. seçenek - 1 bardak süt, 1 bardak meyva suyu, 1 orta boy muz.2. seçenek - 1 tas sütlü cornflakes, 1 küçük dilim peynir,1 elma.3. seçenek - 1 katı pişmiş yumurta, 1 dilim reçelli tost ekmeği, 1 kâse meyveli yoğurt. 4. seçenek - Yarım taze greyfurt, 1 çay kaşığı bal, 1 dilim tost ekmeği, 1 kibrit kutusu büyüklüğünde beyaz peynir.5. seçenek - 1 dilim kepek ekmeği, 1 çay kaşığı tereyağı, 1 çay kaşığı marmelât, 1 bardak elma suyu veya portakal suyu.6. seçenek - 1 bardak süt ve 3 çay kaşığı kakao ile hazırlanmış sıcak kakao, 2 diyet bisküvi ve iki çay kaşığı krem peynir. Öğle yemeği1. seçenek - 1 domates, 50 gr. Dardanel ton balığı, 1 çaykaşığı mayonez, 1 kaşık haşlanmış mısır, kıvırcık salata, 1 salatalık, 1 kaşık zeytinyağı ve limonla hazırlanmış salata. Ardırdan 1 orta boy muz.2. seçenek - 2 ince dilim ekmeği, 2 çay kaşığı tereyağı, 2 dilim peynirle hazırlanmış sandöviçin yanında 1 bardak portakal suyu ve elma.3. seçenek - 1 tas domates veya karışık sebze çorbası, üzerine krem peynir sürülmüş 1 dilim tost ekmeği, 1 dilim karpuz .4. seçenek - 1 katı pişmiş yumurta, 1 tabak yağsız yeşil salata, 50 gr. haşlanmış tavuk eti, 1 portakal. 5. seçenek - 1 tas yoğurtlu çorba (3 kaşık haşlanmış lapa pirince, 3 kaşık yoğurt ve bir miktar sıcak su ilave ederek karıştırın, üzerine nane serpin.) 2 adet ızgara köfte, 1 tabak söğüş doğranmış salatalık ve domates.6. seçenek - Balık şnitzel (2 orta büyüklükte balık filetosunu galeta ununa batırarak hafif yağda kızartın), 1 tabak mevsim salata, 1 salkım üzüm.7. seçenek - 80 gr. tavuk eti, 30 gr. kereviz, marul ve bir çorba kaşığı zeytin yağıyla hazırlanmış tavuk salatası, 1 dilim ekmek, 1 armut. 8. seçenek - 1 tabak domatesli spagetti (30 gr. spagetti makarnayı haşlayın ,diğer tarafta bir çay tabağı dilinmiş kuru soğanı yağda kavurun ve domatesi üzerine doğrayarak sos haline getirin, makarnanın üzerine dökün),1 bardak ayran.9. seçenek - Izgarada kızartılmış 60 gr. Hamburger eti, 1 tabak söğüş doğranmış domates ve salatalık, 1 elma.10. seçenek - 1 tas domates çorbası, 1 tabak lahana salatası (50 gr. turp, 140 gr. kırmızı lahana, marul ve 1 çorba kaşığı zeytinyağı ile hazırlayın), 1 dilim kepek ekmeği. Akşam yemeği1. seçenek - 1 tas mercimek çorbası, 100 gr. haşlanmış tavuk, 1 tabak haşlanmış sebze, vanilyalı bir top dondurma.2. seçenek - 3 adet haşlanmış sosisin yanında 1 haşlanmış patates, yeşil soğan ve maydanozla hazırlanmış patates salatası,1 kase meyveli yoğurt.3. seçenek - 1 tas domates çorbası, 3 adet etli kabak dolması, 1 tabak meyve salatası.4. seçenek - 1 tabak yağsız makarna, 2 adet ızgara balık, 2 top meyveli dondurma.5. seçenek - 2 yumurta, 100 gr haşlanmış mantar, biraz peynir, maydanoz ve margarinle hazırlanmış mantarlı omlet, 1 bardak ayran, 1 elma. 6. seçenek - 1 tas sebze çorbası, 3 köfte, 1 tabak havuç salatası, 1 şeftali.7. seçenek - 1 tabak menemen (2 küçük domates, 1 yumurta, 1 yeşil biber ve 1 tutam karabiber ile hazırlayın), 1 dilim kızarmış ekmek, 1 tas yoğurt.8. seçenek - 80 gr. haşlanmış alabalık, yanında 1 tabak rendelenmiş havuç ve 1 orta boy haşlanmış patates.9. seçenek - 1 tabak ton balıklı makarna (1 tabak haşlanmış makarnanın üzerine 20 gr. taze tor balığını, 1 domates ve bir avuç maydanozu doğrayın), 1 muz.10. seçenek - 1 tabak peynirli patates salatası (100 gr. haşlanmış patates, 1 diş sarmısak, 10 gr. dil peyniri, kıvırcık, maydanoz ve 1 çorba kaşığı zeytinyağı ile hazırlayın) , 2 grissini, 1 portakal. ekolay.net

Doğum kontrol yöntemleri

Doğum kontrol hapları, minihap, rahim içi araç (RİA), depo-provera ve sterilizasyon (tüplerin bağlanması) hakkında ne kadar bilgi sahibisiniz?
Anadolu Sağlık Merkezi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. İbrahim Sözen, doğum kontrol yöntemleri ile ilgili bilgi verdi.DOĞUM KONTROL HAPLARIDoğum kontrol hapları bebeklerini emziren kadınların sütlerinin gelmesini başlangıçta miktar ve kalite yönünden olumsuz etkileyebilir. Günümüzde kullanılan düşük hormon dozlu haplarda bu etki daha da azdır. Hap kullanan kadınların süt verim süreleri bu hapları kullanmayan kadınlara göre daha kısa olarak tesbit edilmiştir. Buna karşın doğum kontrol hapı kullanan annelerinden süt emen bebekler üzerinde hastalık, zeka veya psikolojik bozukluk açısından hiçbir olumsuz etkiye rastlanılmamıştır.Halk arasında anne sütüyle emzirmenin bir çeşit doğum kontrol yöntemi olduğu bilimsel olarak da kanıtlanmış bir doğrudur. Ancak bu koruyuculuk sadece tam emziren, yani düzenli aralıklarla (4-6 saatte bir) gece dahil emziren ve bebeklerine ek besin vermeyen annelerde ve ilk 6 ay için geçerlidir. Bu koşullarda emzirmenin gebeliğe karşı koruyuculuğu doğum kontrol haplarınınkine (% 98) yaklaşmaktadır. En güvenilir koruyuculuk yukarda sözü edilen koşullarda emzirmenin ilk 10 haftasında görülür. Bebeğin emme gücünün ve sıklığının azalması emzirmenin koruyuculuk etkisini azaltır.Doğum sonrası kullanılacak doğum kontrol haplarının düşük doz östrojen (20 microgram) içeren olmasına dikkat edilmelidir. Emziren kadınlar bu haplara doğumu izleyen 6. haftadan sonra, emzirmeyen kadınlar ise 3. haftadan sonra başlayabilirler. Emziren kadınlarda doğum kontrol haplarının alımından sonra süt miktarında önemli bir azalma görülürse, başka bir korunma yöntemine geçmek düşünülmelidir. 35 yaşın üzerinde sigara içen hanımlarda bu hapları olası yan etkileri nedeniyle kullanmamaktayız. 12 haftadan önce gerçekleşen düşük veya gebelik sonlandırmasından hemen sonra, daha büyük gebeliklerin düşük ve sonlandırılmasından da 2 hafta sonra doğum kontrol haplarına başlanabilir. Bu haplar yumurtalık ve rahim kanserine karşı koruyucu özelliktedirler.MİNİHAPBunlar sadece progesteron hormonu içerip diğer doğum kontrol haplarında bulunan östrojen hormonu içermeyen doğum kontrol haplarıdır. Bu haplar özellikle bebeklerini emziren anneler için idealdir. Çünkü diğer doğum kontrol haplarında görülmesi olası olan süt miktarında azalma gibi bir yan etkiye sahip değildirler. Tam tersi az da olsa anne sütünün daha uzun süre verilmesini sağlayıcı bir etkisi olduğu saptanmıştır. Bu hapların gebeliğe karşı koruyucu olabilmesi için her gün mutlaka aynı satte alınması gerekir. Bu haplar ülkemizde şu an için üretilmemektedir.RAHİM İÇİ ARAÇ (RİA)Günümüzde kullanılan RİA’lar T şeklinde ve üstünde bakır içeren bir yapıdadır. Bu küçük ve elastiki araç rutin bir jinekolojik muayene sırasında ağrısız bir şekilde rahime yerleştirilir. 10 yıl süreyle rahim içinde kalabilir. Burada yarattığı ortam, hem spermleri öldürücü hem de eğer sperm yumurta ile birleşmişse, oluşan embriyonun rahime tutunmasını engelleyici niteliktedir. Bu şekilde gebeliğe karşı koruma sağlar. Bunların daha yeni piyasaya çıkan bir türü hormon salgılayan RİA’lardır. Bunların ek avantajı adet kanamaları sırasında kaybedilen kan miktarını azaltmasıdır. Hormon salgılayan RİA 5 yıl rahimde kalabilir. RİA’ların gebeliğe karşı koruyuculuğu % 97 civarındadır. Doğumu izleyen 6. haftadan itibaren takılabilir. % 10-15 civarında vakada ağrı veya kanama artması veya düzensizliği gibi yakınmalar nedeniyle ilk yıl içinde çıkartılma oranı vardır.DEPO-PROVERAProgesteron hormonu içeren ve 3 ayda bir kastan yapılan bir enjeksiyon (iğne) olan depo-provera gebeliğe karşı % 99’a varan bir koruma sağlar. Emzirme sırasında emzirmeye olumsuz etkisi olmadığından rahatlıkla kullanılabilir. Doğumu izleyen 3. günden itibaren verilebilir. Hergün hap almayı unutan bayanlar için idealdir. 35 yaşın üzerinde sigara içen bayanlarda da östrojen içeren doğum kontrol hapları kullanılmadığından, depo-provera kullanımı önerilmektedir. Nadiren bazı kadınlarda düzensiz adet kanamasına neden olur. Ancak bu genellikle kullanımın sadece ilk yılında görülür. Uzun vadede adet kanamaları depo-provera’nın kullanıldığı süre içinde geçici olarak kesilir. Bu tehlikeli bir durum değildir, tam tersine birçok bayan için adet kanamalarından geçici olarak kurtulmak tercih edilen bir durumdur.STERİLİZASYON (TÜPLERİN BAĞLANMASI)Gebeliğe karşı % 97- 99 koruyucu olan bu yöntemde bir küçük operasyon ile hastanın tüpleri sperm ve yumurtayı içinden geçiremez duruma getirilir. Bu geriye dönüşü çok olanaklı olmayan kesin bir çözümdür. Bu nedenle bu yöntem başvurmadan önce çok iyi düşünmek gerekir. Genellikle 30 yaşın üzerinde ve istediği çocuk sayısını tamamlamış bayanlar için önerilir. En başarılı olan şekli sezeryan ameliyatı sırasında ya da normal doğumu izleyen ilk 24 saat içinde yapılan tüpleri kesip bağlama yöntemidir. İlk 24 saat içinde yapılan yöntemde göbekbağının heme altından 3 cm eninde küçük bir kesi ile uygulanır. Alternatif olarak laporoskopik (küçük kesilerle kapalı ameliyat) yöntemle doğumu izleyen 6. haftadan itibaren tüpler yakılabilir veya bir klip uygulayarak sıkıştırılıp kapatılabilir. Klip yönteminin başarısı diğerlerine göre biraz daha azdır, ancak hastanın ileride kararını değiştirip tüplerini açtırmak istemesi durumunda yeniden gebe kalınması açısından en fazla şansa sahip olan yöntemdir.NTVMSNBC

Kaçan çoraplardan bıktıysanız...

Hangimiz daha ilk giyişte çorabımızı kaçırmıyoruz ki? Çoraplarımızı daha uzun süreli kullanmak için nelere dikkat etmeli?
1– Gün boyunca bacakların şeklini alan çoraplarınızı, tekrar eski formuna gelmesi için her akşam soğuk su ile yıkayın.2– Kötü kullanım çorabın daha ilk giyişte kaçmasına sebep olur. Çorabı daha uzun süre kullanabilmek için yıkadıktan sonra serbest olarak kurumaya bırakın ve asla ütülemeyin.3– En iyi kalite çorabın ömrü 3–4 haftaya kadar uzatılabilir.4– Aynı çorabı eskiyene kadar sürekli giymek yerine, iki ya da daha fazla çift çorabı dönüşümlü olarak kullanın.5– Çorabınızı giyerken dönük olmamasına, elinizdeki pürüzlerin, tırnaklarınızın, yüzüklerinizin çorabınıza takılmamasına; masa, koltuk, kapı kenarlarındaki kıymıklara değmemesine özen gösterin.6– Çorabın elastikiyeti, naylon–lycra oranına bağlıdır. Lycra oranı fazla olursa çorap daha esnek olur. Yüzde 15–20 oranında lycra içeren çoraplar ideal esnekliktedir.7– Çorabın ağ kısmında ek parça, topuk ve burun kısımlarında takviyeli olması, kaçma riskini azaltmaktadır. Çorabın ütülü ve bel lastiğinin iyi olmasına da dikkat edilmelidir.8– Çoraplarınızı elde, ılık suda ve sabunla yıkayın, sıkmayın ve havlu üzerine sererek kurutun. Böylelikle uzun süre kullanabilirsiniz.9– Çorabınızı giyerken, çorabın her iki bacağını elinizde toparlayın, çorabı burnuyla ayak topuğu tam yerleştirildikten sonra her iki dize kadar düzenli, yumuşak çekin. Asla tırnaklarınızı kullanmayın...

Hollywood yıldızları gibi güzelleşmenin yolları

Kendinizi yaza hazırlamak istiyorsanız aynanın karşısına geçin ve starlar gibi güzelleşmenin keyfini çıkarın.
"Okadar makyajı bana yapsalar..." Starların kusursuz güzelliğini görünce, sizin de aklınızdan aynı şey mi geçiyor? O halde ne duruyorsunuz? Aynanın karşısına geçin ve starlar gibi güzelleşmenin keyfini çıkarın.1. Adım: Parlaklık yarat! Işıl ışıl parlayan bir cilt, mükemmel makyajın ilk adımıdır. Bu nedenle cilt temizliğine gereken özeni göstermeniz şart. Parlak bir görünüm içinse, bronzlaştırıcı ürünlerden yararlanabilirsiniz. Bronzlaştırıcıyı, nemlendiriciyle temizlenmiş cilde yedirerek, istenilen parlaklığı elde edebilirsiniz.FONDÖTEN SEÇİMİ2. Adım: Cilt renginize uygun fondöten seçin! Kusursuz makyajın en önemli detayı, cilde uygun fondöten seçmekten geçer. Mesela$ eğer esmersen, açık tenliler için uygun olan bir fondöten seçmeniz kadar yanlış bir şey olamaz. Tabii iş bununla da bitmiyor. Fondöteni nasıl sürdüğünüz de çok önemli. Mükemmel ve kalıcı sonuç için stick fondötenler yerine, likit fondötenleri tercih etmelisiniz.3. Adım: Yüzünü aydınlat! Fondöteninizi sürdünüz. Artık cildin çok daha pürüzsüz görünüyor. Ancak bazı bölgelerini aydınlatmazsanız, yüzünüz maskemsi bir görünüme bürünebilir. Bunun için ten renginden çok açık tonda bir pudra veya stick fondötene ihtiyacınız olacak. Yapmanız gereken tek şey, pudra veya fondötenini burun kenarları, çene ve göz altlarına belli belirsiz sürmek. Sonuca inanamayacaksınız!4. Adım: Gölge oyunları yap! Sıra geldi en dikkat isteyen işleme. Yüzünüze starlar gibi bir anlam katabilmenizin yolu, allıkla yüzünüzün belli bölgelerini gölgelendirmekten geçiyor.GÖZLER ÖNEMLİBunun için, şeftali veya toprak tonlarındaki allığınızı büyük bir fırçayla önce şakaklarınıza, ardından da burun ve alnınızın üzerine küçük dokunuşlar halinde uygulayıp, dağıtmanız yeterli. Fazlasını kağıt peçeteyle fazla bastırmadan almanız yeterli olacaktır.5. Adım: Gözler ve dudaklara dikkat! Makyajı ortaya çıkaran gözler ve dudaklardır. Uyumlu yapılan göz ve dudak makyajı, bütün gözlerin üzerinizde olmasını sağlar. Ünlü makyaj uzmanları aynı öğüdü verir: "Gözlerin ön planda tutulduğu bir makyajda, dudaklar gizlenmeli; dudakların öne çıkarıldığı bir yüzde, gözler soft olmalı." Bu kuralı dikkate alırsanız, istediğinız sonucu alacağınızdan emin olabilirsiniz. Saklambaç

El yıkamaya devam

Türkiye’de domuz gribi salgının ’yatıştığı’ belirtilirken, uzmanlar riskin devam ettiğini, vatandaşların kişisel hijyen tedbirlerini bırakmamaları uyarısında bulundular. Bu nedenle el yıkamaya devam...
Samsun İl Sağlık Müdür Yardımcısı Erdinç Özoğlu, 2009 yılının kasım ayından günümüze Samsun’da 30 kişinin domuz gribinden hayatını kaybettiğini, Türkiye genelinde domuz gribi nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısının ise 600’ü bulduğunu belirtti. Domuz gribi salgını ile birlikte insanların sağlıklı beslenmeye ve kişisel hijyen tedbirlerine ağırlık verdiklerine işaret eden Özoğlu, ’Domuz gribi sayesinde insanlar el yıkamaya önem vermeye başladı. İnsanlarımız artık kişisel hijyen konusunda daha dikkatli bu önemli bir kazanım’ diye konuştu.Riskin devam ettiğini, el yıkama, kol içine hapşırma, tokalaşmama, kucaklaşmama gibi kişisel tedbirlerin alınmaya devam edilmesi gerektiğinin altını çizen Özoğlu, şöyle devam etti:’Sadece gribe yönelik değil, bütün enfeksiyon hastalıkları yönünden kişisel hijyenik tedbirlerin alınması gerekiyor. Geçen sene Samsun’da 43 Hepatit A vakası tespit ettik. Bu hijyen konusunda gereken özeninin gösterilmediği demektir. Hepatit A varsa demek ki, hijyenik koşullara yeterince dikkat edilmemiş. Gribal hastalıklara, enfeksiyon hastalıklarına, Hepatit A gibi bulaşıcı hastalıklara karşı kendimizi korumak için hijyenik koşullara çok dikkat etmemiz gerekiyor. El yıkama, kol içine hapşırma, kullanılan mendilin atılması, çiğ yediğimiz yiyeceklerin iyi bir şekilde yıkanmasına dikkat etmemiz gerekiyor.’Samsun’da domuz gribine karşı 46 bin kişinin aşılandığını da bildiren Özoğlu, aşılamanın toplum sağlığı merkezlerinde devam ettiğini ancak aşıya karşı talebin ciddi oranda azaldığını vurguladı.

Burun ameliyatının incelikleri

Her hastaya aynı modelde burun yapmak kolaydır ama önemli olan cerrahın o kişinin yüzüne uyan ve yapılmış görünümünü vermeyen bir burnu elde etmesidir.
Eğer bir burun ameliyatına karar vermişseniz, doktorunuzun ameliyat öncesinde yüz ve burnunuzun analizini yapması ve daha önceden ameliyat stratejisini sizinle birlikte belirlemesi uygundur. İdeal bir neticeye ulaşabilmek için hasta ile cerrah arasında ameliyat öncesinde açıklığa kavuşturulmamış hiçbir noktanın kalmaması gerekir. Kimi zaman doktorunuzun, burnunuzda düzeltmeyi uygun bulduğu kısımlar sizi hiç de rahatsız etmeyebilir. Buna rağmen doktorunuzun önerisine uyarak daha önceden hiç düşünmediğiniz bir değişikliği kabul etmeniz ameliyat sonrasında ortaya çıkan görüntüden rahatsızlık duymanıza sebep olabilir. Sonuçta doktorun güzel bulduğu bir burnu değil, sizin kendinize, karakterinize uyan bir burun şeklini doktorunuza doğru ifade edebilmeniz ve bunun da cerrahi olarak yapılabilmesi gerekir.Her hastaya aynı modelde burun yapmak kolaydır ama önemli olan o kişinin yüzüne uyan ve yapılmış görünümünü vermeyen burun yapmaktır. Her yüz kendine özgü ve tektir. Sadece ikiz olan kişilere aynı burun şeklini vermek doğrudur.Eğer estetik görünümden şikayetçiyseniz bir plastik cerraha başvurmalısınızYüzdeki çekici görüntü genellikle burnun harmonisi ile alakalıdır. Burun ameliyatlarında hedef burnun alın ve çene arasındaki orantılı dengesini sağlamaktır. Yani burun yüzün genel hatlarına uygun olmalıdır. Birçok plastik cerrah artık bilgisayarda hastalarına ameliyat neticesini, burnun ameliyat sonrası muhtemel görünümünü gösterebiliyor. Bilgisayar ekranında gösterilen neticeye ulaşabilmek tamamen cerrahın kişisel becerisine bağlıdır.Genellikle şekli ve büyüklüğünde problem olan burunların fonksiyonlarında da bozukluklar vardır. Bu fonksiyon bozukluklarının ameliyat öncesi doğru bir şekilde teşhisinin yapılması ve dış düzeltme ameliyatı ile birlikte deviasyon gibi fonksiyon bozukluklarının sebebinin de tedavi edilmesi gerekir.İşte problem burada başlıyor. Bütün dünyada birçok cerrah ya estetik bozuklukları düzeltmede veya fonksiyon bozukluklarını düzeltmede uzmandır. İki problemi birden aynı kalitede tedavi edebilen doktorların sayısı fazla değildir. Eğer sadece estetik görünüm şikayeti tedavi edilecek ise bir plastik cerrah sizin için en doğru seçimdir. Estetik ve fonksiyon bozukluklarının bir arada olduğu durumlarda ya plastik cerrahın fonksiyon bozukluklarının tedavisinde de tecrübe sahibi olması gerekir veya bir kulak-burun-boğaz uzmanı ile birlikte tedavi ve ameliyat yönteminize birlikte karar vermeli ve uygulamalıdır. Güzel burna sahip olmak isteyen fonksiyon bozukluklarına da katlanmalıdır diye bir genelleme söz konusu değildir.Burnu güzelleştireyim diye düşünürken fonksiyonlarına da zarar verilmemeliBurun ameliyatlarında diğer önemli bir unsur da burnun estetik güzelliğini sağlarken onun normal olan fonksiyonlarına zarar vermemektir. Burun yüzümüzdeki sadece görsel bir öğe değil, aynı zamanda nefes almanın dışında koku almak gibi çok önemli bir duyunun da sağlayıcısıdır. Koku alma fonksiyonunun bize yaşattığı duyguları bir kere düşünün. Keyif, haz duyma, hatırlama hatta bazen tehlikeden korunmak için burnumuzun bu fonksiyonu ne kadar önemlidir.Estetik ameliyatlar arasında tekrar düzeltme ameliyatlarının oranının en yüksek olduğu burun ameliyatlarıdır. Bu oran en tecrübeli cerrahlarda bile yüzde 5-8 arasındadır.Burun ameliyatları cerrahın üç boyutlu algılama ve uygulama kabiliyetinin olmasını gerektirir. Ayrıca kemik, kıkırdak ve yumuşak doku gibi üç ayrı yapıdaki dokunun kesilmesini gerektirdiği için bu dokuların iyileşme fazında gösterebileceği farklı reaksiyonları olabileceği de düşünülmelidir. Burun ameliyatı estetik ameliyatlar içinde yara izinin tamamen saklandığı, görülemediği tek ameliyattır. Yara izi tamamen burnun içindedir. Oysa 100 yıl evvel de uygulanmış olup yeniden keşfedilerek son 10 yılda moda haline getirilen burun ucu alttan kesilerek yapılan açık burun ameliyatı bilhassa genç operatörler tarafından kullanılmaktadır. Ayrıca ikinci, üçüncü düzeltme ameliyatlarında da uygulanır. Bu sayede ameliyat alanını daha iyi görebilme ve çalışabilme imkanı vardır.Burun ameliyatı genellikle 1-1,5 saat sürer ve küçük düzeltmelerin dışında genel anestezi uygulanarak yapılır. Derinin kalınlığı da ameliyat neticesinde önemli rol oynar. Burnun tam formunu alması yaklaşık bir yıl sürebilir. Bu süre içinde minimal de olsa değişiklikler olur.

24 Kasım 2012 Cumartesi

Güneş ışığında katarakt riski!

Yaşa bağlı katarakt dünyada görme kaybının önde gelen nedenlerindendir.Yaşlanmadan başka çok güneş ışığına maruz kalmak da katarakt gelişimini hızlandırabilir.
Dedemin gözlükleriyle çekilmiş bir fotoğrafı geçti elime. Yıllar öncesine gittim resme bakarken, 70’li yaşlara geldiğinde katarakt ameliyatı olmuştu. Günlerce önceden hazırlanıldı. Benim dedem, İstiklal Harbi Süvari Kolorduları Komutanı Fahrettin Altay Paşa idi. Dedem hem asker olduğundan, hem de en iyi ameliyat orada yapıldığından, Gümüşsuyu Asker Hastanesi’ne gidildi. Ancak tek göz yapılabiliyordu, uzun bir süre sonra her şey yolunda giderse, belki ikinci göz de yapılacaktı ama tek göz zaten yeter denmişti. Yaşlanmanın doğal bir sonucu Ameliyat oldu, üç gün hastanede kaldıktan sonra eve geldik. Ertesi hafta bandajlar açıldı ve dedeme gözlük verdiler. Hiç unutmam bir tarafı dürbün gibi bir cam, çok ilginç gelmişti bana, dedemin gözü bu camın arkasında dev gözü gibi görülüyordu. Diğer ameliyat olmamış göz tarafına ise buzlu cam gibi bir cam takılmıştı. O zamanlar göz içine mercek takılamadığından dürbün gibi mercekli gözlük veriliyormuş meğer, yıllar sonra öğrendiğime göre. Ameliyatsız tarafa da az görerek kafa karıştırmasın diye, görüşü engelleyen buzlu cam. Hatta hatırlarım, dedem bazen siyah kağıt bile koyardı o görmemesi gereken gözünün önüne. 94 yaşına kadar da mutlu mesut yaşadı dedeciğim o gözlüklerinle. Günümüzde ise dakikalar içinde ve pırıl pırıl görmeyi sağlayan nefis ameliyatlar yapılıyor. Evet dedemin resmi beni yıllarca geriye götürmüştü. Bizim göz doktorumuz Dr. Erdem Öztürk’e anlattım dedemin ameliyatını, ilgiyle dinledi. Kendisinden, bugün kataraktta neler yapıldığını bir anlatmasını rica ettim. İşte Dr. Erdem’in katarakt ile ilgili anlattıkları. Katarakt, lensin (göz merceğinin) kimyasal yapısının zamanla bozulmasının sonucu saydamlığını yitirmesidir. Saydamlığını yitiren yani opaklaşan lens ışığın retinaya (ağ tabakaya) ulaşmasına engel oluşturarak görme kaybı ve görme bozukluklarına neden olur. Katarakt sıklığı 40 yaşından sonra her 10 yılda iki katına çıkmaktadır. Yaşa bağlı katarakt dünyada görme kaybının önde gelen nedenlerindendir. Dünyada katarakt ameliyatı olamadığı için kör olan milyonlarca kişi vardır. Lensteki bu değişimler genellikle yaşlanmanın normal bir parçasıdır ama her yaşlanan kişide de oluşması şart değildir. Güneş gelişimini hızlandırabilir Yaşlanmadan başka çok güneş ışığına maruz kalmak da katarakt gelişimini hızlandırabilir. Katarakt ayrıca geçirilen bazı göz operasyonlarından sonra, göz içi iltihaplarının sonucunda, bazı ilaçların kullanımına bağlı veya diyabet gibi hastalıkların komplikasyonu olarak da ortaya çıkabilir. Bazen çocuklarda rahim içi gelişim anomalilerine, annenin hamilelikte geçirdiği hastalıklara ve kullandığı ilaçlara bağlı olarak katarakt gelişebilir.Katarakt görmeyi etkiler. Erken dönemde fark edilmeyebilir. Görmeniz bulanıklaşabilir. Görme ağrısız ve yavaş yavaş azalır. Işıkların etrafında haleler görülebilir. Gece araba farlarının parlaması nedeniyle araç kullanımı güçleşebilir. Gözlük reçetelerinde sık değişikliğe neden olabilir. Renkler soluklaşabilir, tek gözde çift görme olabilir. Bazı katarakt tiplerinde yakın görmede düzelme olabilir. Katarakt görmenizi etkileyebilir. Kataraktı önlemenin kanıtlanmış bir yolu yoktur. Yalnız diyabetikseniz güneşten korunmak faydalı olabilir. Güneşe çıkarken güneş gözlüğü ve geniş kenarlı şapka takın. Bazı çalışmalar multivitamin desteklerinin kataraktın ilerlemesini geciktirebildiğini düşündürse de multivitaminlerin lensleri bulanık olmayan kişileri mi yoksa katarakt başlangıcı olanlara mı daha faydalı olduğu bilinmemektedir. Tanı ve tedavisi nasıl yapılır? Göz muayenesiyle katarakt tanısı konur. Görme düşüklüğü yapabilecek diğer nedenlerin olmadığının tespit edilmesi gerekir.Kataraktın tek tedavisi cerrahidir. Görme kaybının tek nedeni kataraktsa cerrahiden sonra kişinin görmesi dramatik biçimde artar. Katarakta operasyon zamanlaması kişinin günlük yaşam aktivitelerine göre ayarlanır. Operasyonda genellikle damla anestezisi altında korneadan (saydam tabaka) küçük bir kesiyle girilerek opak lens çıkarılır ve onun yerine intarokuler lens implantı (IOL) adı verilen yapay bir mercek takılır. Herhangi bir nedene bağlı olarak göz içine mercek yerleştirilemezse oluşan kırma kusuru kontakt lens veya gözlükle de düzeltilebilir. Göz içi merceklerin çeşitli tipleri mevcuttur. Her yıl milyonlarca katarakt operasyonu yapılmaktadır. Çok güvenli ve başarı oranı çok yüksek bir operasyondur. Günümüzde hastanın yatmasını gerektirmeyen ve yaklaşık 15 - 20 dakika süren ağrısız bir operasyondur.Dr. Hasan İnsel, Milliyet

Saçlar her dört yılda bir yenileniyor

Saçların sağlıklı görünmesi, güzelliğin vazgeçilmezleri arasında sayılıyor. Peki dökülmeye ya da kırılmaya başlamışlarsa? İşte yalnızca güzelliğiniz için değil, sağlığınız için de tehlike sinyali olabilecek bu belirtileri önemsemeniz şart! Acıbadem Bakırköy Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Dr. Yeşim Tekin, saç dökülmelerinin nedenleri hakkında bilgi verdi.
İster uzun, ister kısa olsun saçlar, güzelliğin ayrılmaz bir parçası. İşte bu yüzden kadınların pek çoğu, saçlarının gerek renginde gerekse modelinde yaptıkları değişikliklerle farklı güzellikleri yakalayabiliyorlar. Ancak bazen saçlar, çok iyi bakılmasına rağmen dökülmeye başlıyor. İşte o zaman bir panik yaşanıyor. Bu duruda akla gelen ilk soru; “hepsi dökülecek mi?” oluyor. Oysa her dökülme karşısında endişe etmenize gerek yok. Çünkü saçlar her 4 yılda bir yenileniyor!Saç teli vücudun diğer kılları gibi “büyüme, geçiş, dinlenme” olmak üzere üç aşamadan geçiyor. Saç telinin kaybı bu dönemlerin herhangi birinde olsa da, sıklıkla dinlenme fazında meydana geliyor. Acıbadem Bakırköy Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Dr. Yeşim Tekin, saç tellerinin %85’inin büyüme fazında %’15 i dinlenme fazında olduğunu belirterek, ortalama her dört yılda bir saçların büyük kısmının yenilendiğini söylüyor. GÜNDE 50-100 ADET SAÇ KAYBI NORMALDİR!Günde ortalama 50-100 adet saç telinin kaybı normal sınırlarda olduğundan endişe etmemek gerekiyor. Ancak kişinin saç yoğunluğu çevresindekiler tarafından fark ediliyorsa, bu toplam saçın %25’lik kısmında kayıp olduğu anlamına geliyor. Bu durumda günlük saç kaybı 100-200 adedi bulduğundan, hekime başvurma zamanının geldiğini gösteriyor. Saçları dökülmeye başlayan kişilerin doktorlardan öğrenmek istediği ilk şey saç dökülmesinin kalıcı olup olmayacağı... Çünkü kalıcı saç dökülmeleri tedavi edilmediği takdirde saç kaybı giderek artıyor. Hatta bazen tedavi uygulansa bile saç kaybı devam edebiliyor. Kalıcı dökülmelerin bir kısmı saçlı deride harabiyet yaparak belli bir alanda iz bırakabiliyor. Dr. Yeşim Tekin, saç kaybının başlıca nedenlerini şöyle sıralıyor: • Bazı genetik hastalıklar• Radyasyon• Termal ve kimyasal yanıklar• Mekanik travma• Tümörler• Bazı enfeksiyonlar (frengi, cüzzam, mantar, zona)• Bazı cilt hastalıkları (liken, lupus vb.) KADINDA VE ERKEKTEKİ DÖKÜLMELERİN YÜZDE 95’İ ERKEK TİPİ Kalıcı saç dökülmelerinin hatta tüm saç dökülmelerinin büyük bir kısmı saçlı deride harabiyet yapmayan ve “androjenik” olarak adlandırılan genetik veya erkek tipi dökülmeden kaynaklanıyor. Bu da kadın ve erkeklere ait tüm saç dökülmeleri içinde %95’lik kısmı oluşturuyor. Saç dökülmesinde; genetik yatkınlık, yaş ve androjen düzeyleri belirleyici oluyor. Anne ve kız kardeşte benzer saç dökülmesi varsa tedavisi daha güç hale geliyor. Bu tipte saçlar giderek incelerek sert kıllardan yumuşak-ince tüylere dönüşüyor. Bu durum bazı psikolojik problemlere neden olabileceği için erken başvuru ve tanı önemli. Tedavisinin ise mutlaka doktor kontrolünde yapılması gerekiyor. Saçlı deride hormon dönüşümünü sağlayan ilaçların ya da incelmiş saç kılının çapını artıran losyonların lokal uygulanması söz konusu olabiliyor. İLAÇ TEDAVİLERİ KISIRLIĞA YOL AÇMAZ!Tabletle tedavinin yaygın yanlış kanının aksine kısırlık gibi bir yan etkisi yok! Sadece yüzde bir oranında libido azalmasına yol açabiliyor ancak bu etki de geçici. Bir süre sonra azalan libido yerine geliyor. Büyük oranda saç kaybı yaşanan kişilerde, bir başka seçenek, saç ekimi. Saç ekimi yöntemlerinin başarılı olabilmesi için çok büyük alanlarda dökülme olmaması gerekiyor. Kadınlarda bu tip saç dökülmesi görüldüğünde tıbbi olarak da müdahale ediliyor. Bu kadınların mutlaka hormon düzeylerine bakılıyor gerekiyorsa doğum kontrol hapı ve antiandrojenlerle tedaviye geçiliyor. BAZI DÖKÜLMELERİN GERİ DÖNÜŞÜ MÜMKÜN Geri dönüşlü saç dökülmeleri büyüme veya dinlenme fazında meydana gelebiliyor. Büyüme fazındakiler aniden ortaya çıkıyor. Bu tip dökülmelerinin nedenleri arasında; kemoterapi ilaçları, kolçisin, haşere ilaçlarıyla zehirlenme, ileri derecede açlık, radyasyona maruz kalma geliyor. Saçların %90’ı haftalar içinde kaybediliyor ancak neden ortadan kalkınca kendiliğinden düzeliyor. Dökülmeye neden olan sebebin ortaya çıkışından yaklaşık 2-5 ay sonra dökülme yoğunlaşıyor. Bu tip şikayetlerle gelen kişilerde uzmanlar, dökülmelere neden olabilecek pek çok faktörü sorguluyorlar. Bunlar; yüksek ateş, tifo, AIDS benzeri enfeksiyonlar, ilaçlar (pıhtılaşma önleyiciler, hormonlar, lipid düşürücüler, epilepsi ilaçları, düşük doz kemoterapötikler, ağır metaller, tiroid ilaçları, A vitamini vb.), hormonal değişimler (doğumdan sonra 2-4. ayda, doğum kontrol haplarının başlanması veya bırakılması, tiroid hastalıkları vb.), yeme bozuklukları, emilim sorunları, demir eksikliği, çinko/biotin eksikliği, fiziksel stres (kaza, ameliyat vb.), emosyonel stres (boşanma, yakın kaybı, savaş vb.)… Bu tip dökülmeler de, nedenin ortadan kalkmasıyla birlikte geri dönüşlü oluyor. SAÇLARINIZI İKİ GÜNDEN FAZLA KİRLİ BIRAKMAYIN Günlük saç kaybının 150 telden fazla olması nedeniyle endişelenen hastalar sıklıkla saçlarını yıkamaktan kaçınıyor. Oysa kirlenen ve yıkama süresi 2 günden daha uzun olan saçlar yıkandığı zaman neredeyse 2 günlük döküleceği için daha endişe verici olabiliyor. NELERE DİKKAT ETMELİ?Saçların sağlıklı olabilmesi için de şu noktalara dikkat edilmesi gerekiyor. • Saçlar yumuşak bir şekilde günaşırı yıkanmalı. • Çekerek kopmaları önlemek amacıyla şampuandan sonra krem uygulanmalı. • Dökülmeyi artırdığı için eşlik eden egzama gibi sorunlar, mutlaka tedavi edilmeli.• Yapılan testlerde yolunda gitmeyen bir durum tespit edilirse düzeltilmeli, eksik vitamin/ mineraller takviye edilmeli. Buna rağmen iyileşmenin 6 aya kadar uzaması mümkün. • Test sonuçları doğal sınırlarda olsa bile jelatin, keratin, darı ekstresi, biotin, çinko, çeşitli vitaminler içeren tabletler kısmen de olsa faydalı olabiliyor. Ancak hepsinin doktor kontrolünde alınması gerekiyor.

Kafanızdaki saatli bombaya dikkat!

Prof. Dr. Mehmet Yaşar Kaynar, beyinde oluşan baloncuğun, sağlığı tehdit ettiğini söyledi. Kaynar, genel risk arasında yüksek tansiyon, sigara ve alkol olduğunu söylüyor. Sık sık baş ağrısı çekiyorsanız bir hekime görünün.
Halk arasında “baloncuk” ismi verilen anevrizmalar, arterlerin (atardamarların yani temiz kan taşıyan damarların) duvarlarındaki bozulma sonucu ortaya çıkan, damarın genel yapısına göre daha zayıf bölümlerinin genişlemelerdir. Tansiyonun artmasıyla, her kalp atışında damar yapısının zayıf olduğu bu noktalar büyüyerek bir baloncuk halini alırlar. İşte bu baloncuğun duvar yapısı çok ince olduğu için; bazen kendiliğinden, bazen de öksürme, ıkınma, cinsel aktivasyon esnasında bu baloncuk patlar. Buna “anevrizma kanaması” adı verilir. Memorial Hastanesi Nöroşirurji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mehmet Yaşar Kaynar, “Anevrizma ve tedavisi” hakkında bilgi verdi.HER YAŞTA GÖRÜLEBİLİRGenelde damar içi plak oluşumu ve yüksek tansiyona bağlı olarak dalar yapısında bozulmalar meydana gelir. Bunun yanında; doğumsal damar bozuklukları, travmalar ve enfeksiyon, diğer nedenler arasında sayılıyor. Anevrizma en fazla 40-60 yaş aralığında rastlanılıyor, ancak her yaşın hastalığı da denilebilir. Prof. Dr, Kaynar, genel risk faktörleri arasında hipertansiyon, sigara, alkol ve uyuşturucu madde kullanımını olduğunu söylüyor.BAŞ AĞRILARINI ÖNEMSEYİNUzman doktor, Anevrizma kanamalarının en çok beyin ve onu saran çok ince zarın arasında bulunan kanamalar şeklinde görüldüğünü söylüyor. Kaynar, “En önemli ve değişmez bulgu baş ağrısıdır. Hastalar ani başlayan ve hayatları boyunca daha şiddetlisini yaşamadıklarını söyledikleri bir baş ağrısı tarifler. Ani şuur kayıpları, bayılma, kusma ve kanamanın 6-24 saatine kadar ortaya çıkan ense sertliği genel belirtileridir. Anevrizmanın saptanması için mutlaka bir takım tanı yöntemleri var ile desteklenmesi gerekir. Bu tetkikler hastanın muayene bulgularına göre yapılır” dedi. TEDAVİDE EN ÖNEMLİ AŞAMA SABIRKanamış anevrizma tespit edildi ise yeri ve boyutuna göre bir takım tedavi tekniklerine başvurulduğunu söyleyen Kaynar, bu tedavilerin sabır ve disiplin işi olduğunu belirtiyor. Cerrahi tedavi: Anevrizmalar için dünyada en çok kullanılan yöntemdir. Damar içi tedavi: Damar içinden ulaşarak doldurulan “sert koil” denilen bir madde ile anevrizma içi akımın kapatılması işlemidir. Yeni Şafak

Ercan Saatçi: Başarı, Türkiye’de hiçbir şey!

Ercan Saatçi ile; yapım ve yönetmenliğini, sunumunu yaptığı ‘Mucize Nağmeler’ programını, programın konseptini oluşturan Türk Sanat Müziği’ni konuştuk. Ve daha neler neler...
Bir ay boyunca her akşam Kral TV’de yayınlanacak olan, prodüktörlüğünü - yönetmenliğini ve program sunumunu Ercan Saatçi’nin yaptığı ‘Mucize Nağmeler’ programında; Türk Sanat Müziği’nin ölümsüz eserlerini, sevdiğimiz ünlü isimlerin yorumlarıyla dinleyeceğiz. Dinlerken, bazı şarkılara kendimizden geçerek eşlik ederken de; özümüz olan bu şarkıları nasıl özlediğimizi ve ruhumuzun nasıl da arındığını fark edeceğiz. İşte Ercan Saatçi ile ‘Mucize Nağmeler’ programını ve Türk Sanat Müziği’ni konuştuk. Ve daha neler neler...Daha önce sanatın farklı alanlarında yaptıklarıyla sevdiğimiz ünlü isimleri bir araya getirip ‘Mucize Nağmeler’ adında bir Türk Sanat Müziği çalışması yapmıştınız. Şimdi de bir ay boyunca bu konseptle yani Türk Sanat Müziği şarkılarıyla ekranlarımızda olacaksınız. Nerden çıktı böyle bir fikir? Nasıl gerçekleşti böyle bir proje?Bu konsept tamamen bana ait. Bu fikir, yaptığımız Mucize Nağmeler albümüyle ortaya çıkmıştı zaten. O albümle bu programın hiç bir farkı yok. Türk Sanat Müziği’nin; değişik sanat dallarındaki konuklarımızın, programımıza katılarak sürpriz yorumlarıyla yeni nesillere de sevdirilmesi ve algılatılması amacını da taşıyor bu proje.Programınıza katılan isimler arasında kimler var?FatihErkoç&Zuhal Olcay, Nurseli İdiz&Levent Kırca, İlhan Şeşen&Pakize Suda, Umut Akyürek&Şafak Sezer, Meyra&Tayfun Taliboğlu,Ufuk Yıldırım&Linet, Haluk Bilginer&Aşkın Nur Yengi, Mesut Yar&Emel Müftüoğlu, Oktay Kaynarca&Zara, Ragıp Savaş&Burcu Güneş,Işın Karaca&Emre Kınay, Ferda Anıl Yarkın&Kamuran Yarkın, Nükhet Duru, Selami Şahin, Niran Ünsal, Ayşegül Aldinç, Gülşen, Yavuz Bingöl, Hülya Avşar, Metin Şentürk, İzel , Grup 4 Yüz.Oooo! Değerli yorumcular ve farklı sanat dallarında popüler olmuş deneyimli sanatçılar; işin içinde sizin olmanız ve güzel şarkıların, fasılların, peşrevlerin olması nedeniyle kabul etmişlerdir sanırım bu programa katılmayı. Bizim bu programda yer almasını istediğimiz sanatçılar hangi tarzda olursa olsun sadece sanatlarıyla gündeme gelen sanatın asaletli tarafını benimseyen kişiler. Bu nedenle söyledikleri şarkılardan daha çok, programın naifliği daha önemli olmuştur gelmelerinde sanırım.Ünlü isimlerle yaptığınız bu canlı konserlerin çekimleri nasıl geçti? Ve kamera arkasında neler yaşandı? Anlatır mısınız biraz?Valla izlediğiniz gibi. Küçük bir prova, biraz sohbet ve kayıt. Hepsi bu.Bu programın yapımcılığı, yönetmenliği ve sunumu size ait. Sunumlarda rahat olduğunuzu gözlemledim. Hiç zorlanmadım. (Gülüyor)Bestecilik ve prodüktörlükten sonra sunuculuk yapmak... Sunuculuk bu formatın küçük bir parçası. Ha dersen ki programla ilgili olarak; sunuculuk mu yapımcılık mı? Ben bu programın yapımcısı olarak anılmayı yeğlerim.Sunumlarınız programın küçük bir parçası diyorsunuz ama ne de olsa yaptığınız işlerden farklı bir tecrübe... Yapımcılığını ve genel yönetmenliğini de yaptığınız bu programın ‘Sunuculuğu yapabilir miyim acaba’ kaygısı yaşadınız mı başlarken peki?Benim yaptığım iş sunuculuk değil bu programda. Programın ve konseptin ev sahipliğini yapıyorum dediğin gibi. Ama zorlanmadığımı söyleyebilirim, az önce belirttiğim gibi.Bu programın milyonların tarafından beğenilmesini; enstrümanların canlı çalınmasına ve değerli isimlerin olmasının yanı sıra müziği bilen biri olarak, bir müzik adamı olarak bu işin içinde olmanıza bağlıyorum. Bu programın akabinde; mesela haftada bir, bu tarz bir program yapmayı düşünmez misiniz?‘Mucize Nağmeler’ adını verdiğimiz bu projenin ardından başka projelerim de olacak televizyon için.Programdaki sunumlarınızda anlattıklarınız çok hoş cümleler... Anlattığınız metinler kime ait?Anlattığım metinleri bir arkadaşımla birlikte karalıyoruz.Programa ve sunuculuğunuza gelen tepkiler nasıl, ne doğrultuda?Bu programda benim sunuculuğumdan daha çok konukların ve müziğin zarafeti öne çıkıyor. İçinde magazin ya da entrika olmayan sadece ve sadece müzik olan bir konsept.Dolayısıyla bu programı bir bütün olarak düşünmeliyiz.Türk Müziği enstrümanları eşliğinde, birbirinden güzel şarkıların, fasılların ve peşrevlerin yer aldığı, unplugged konser tadındaki bu programınızı izlerken şunu fark ediyorum ki, nasıl ruhumuz arınıyor ve nasıl da özlemişiz. Günümüzdeki şarkılar ‘Bakkal müziği’ adı altında tartışıladursun bizim özümüz olan Sanat Müziği şarkılarımız başka değil mi?Hah işte! Yapmak istediğim de tam olarak buydu.Peki bir müzik adamı olarak siz ne diyorsunuz ‘Bakkal Müziği’ tartışmalarına, bu polemiklere?Soytarılıklardan uzak kalmayı yeğlediğim için bu konseptte program yapıyorum. Tabii almasını bilene.İş yapmak yerine bu tür polemikler; rekabeti, başarıyı ve üretimi ne derecede etkiliyor?Bu soruları bana sorma Melike lütfen.Üretmek için rekabet, ve bunun getirdiği hırsla yapılan polemikler ne kadar gerekli? Ve de ne kadar doğru?Her şeyin ölçüsü vardır hayatta. Bunu dengeli yapanların kazanacağı bir iş yapıyoruz.Başarı nedir sizin için?Başarı, Türkiye’de hiçbir şey! İnsanların sizi alaşağı etmek için bekledikleri bir efor belki de!Bir prodüktör gözüyle baktığınızda, bu yılın en başarılı bulduğunuz albüm hangisi oldu?Tek kelimeyle Fatih Erkoç!Geçtiğimiz günlerde, albümünün prodüktörlüğünü üstlendiğiniz Gülşen’le ilgili olarak çok şey yapıldı, işleri engellendi. Gülşen’e çok yüklenildi. O da yetmedi, size de yüklendiler. Bu anlamda hem Gülşen’in prodüktörü olarak hem de Ercan Saatçi olarak neler söylemek istersiniz?Söylediğim gibi soytarılıklarla ya da soytarılarla ilgili konuşmam ben.Şimdi bu konuda yapacaklarınız neler?Ben sadece işimi yaparım.Melike Birgölge, ekolay.net

Dişlerinizin aşınmasına izin vermeyin!

Geçen zaman ve yediğimiz yemekler dişlerimizde aşınmalara sebep olabilir.
Yaşlanmanın neden olduğu durumlardan biri de dişlerin aşınmasıdır... Pek çoğumuzda bu durum daha yavaş gerçekleşir ve meydana gelen değişiklikler çok fazla dikkat çekmez. Ancak dişlerdeki aşınmanın yoğun olduğu bireylerde zamanla dişlerin görünümü ve fonksiyonu olumsuz yönde etkilenir. Hatta bazen bu süreç öyle hızlı ilerler ki kişinin yaşam kalitesini bile bozabilir.Aşınma nedir?Aşınma en sık azı dişlerimizin çiğneyici yüzlerinde ve üst kesici dişlerin damağa bakan yüzeylerindeki doku kaybıdır. Zamanla dişlerde kısalma ve şekil bozuklukları ile belirgin hale gelir. Burada yapılacak olan tedavi aşınmanın miktarına göre tayin edilir.Aşınmanın sebepleri nelerdir ve dişlerin yapısından dolayı mıdır?Hayır. Tabi ki bunu böyle değerlendirmek yanlış olur. Bizim bildiğimiz aşınmada 3 temel mekanizma var.. Birincisi diş dokusunun kimyasal malzemeler aracılığıyla aşınması ki buna erozyon diyoruz. İkincisi dişlerin birbirleriyle teması sonucu olan aşınma ki buna atrisyon diyoruz. Üçüncüsü ise bunların dışında gelişen faktörler sebebiyle olan aşınmalar buna da abrazyon diyoruz.Biz bunlardan hangisine daha sık maruz kalıyoruz?Bilimsel çalışmalar en sık rastlanan vakaların, erozyon yani kimyasal maddeler aracılığıyla olan aşınmalar olduğunu gösteriyor. Yapılan bir çalışma yetişkin bireylerin yüzde 7’sinin aşınmalardan tedavi gerektirecek derecede etkilediğini gösteriyor. Dişlerimiz ağızda gözüken kısmı 3 tabakadan oluşuyor. Diş tabakası (mine), orta tabaka (dentin) ve en içteki canlı tabaka (pulpa). Aşınmalar en çok mine seviyesinde görülürken dentin dokusunda meydana gelen aşınmalar farklılık gösteriyor.Klinik olarak diş hekimleri dentin ve mine dokusundaki aşınmaları anlayabiliyor ama olay sadece mine dokusunda gözüküyorsa bunun değerlendirilmesi zordur.. Bu yüzden bu tarz hasta gruplarında tedavileri dentin dokusu açığa çıkmışsa uygun görüyoruz.Nedenleri nelerdir?Birinci neden hiç şüphesiz karbonatlı içecekler, meyve suyu, şarap, gibi gıda maddeleri ile maruz kaldığımız asittir. Tüketilme miktarı ve içme şekli de önemlidir. Asitli içecek yada yiyeceklerin ağızda tutulması gibi alışkanlıklar diş yüzeylerinin daha fazla süre asite maruz kalmasına neden olur. Karbonatlı içecek kutularını bir moda gibi kullanan gençlerde dişlerde aşınma görülmesinin sıklığı giderek artmaktadır.İkinci sebep; mide sıvısının gastroozofajeal reflu ile pasif olarak yada beslenme bozuklukları yada alkolizm gibi durumlarda kusma sonucu ağza gelmesidir.Regurjitasyon problemi olan hastalarda (Yenilen yiyecek ve içeceklerin, kusma olmaksızın ağza geri gelmesi.) sıklıkla dişlerin ağza bakan yüzeylerinde aşınma görülür. Aynı şekilde anoreksik ve bulimik hastalarda görülen kusma nedeniyle aşınma özellikle de erozyon görülme oranı yüksektir.Üçüncü sebep; abrazyon ve atrisyon da aşınmaya neden olmaktadır. Erozyonla birlikte dişlerin sert fırçalanması sonucu tipik olarak alt ve üst köpek dişleri ve küçük azı dişlerinin boyun bölgelerinde aşınmalar olur.Geceleri dişlerin sıkılması da dişlerin aşınmasının bir diğer sebebidir. Bu tip aşınma genellikle bütün dişlerde eşit miktarda gözükür. Ama erozyonla kombine ise aşınmanın derecesinde farklılık göstermekte ve üst kesici dişlerin ağza bakan yüzeylerinde daha fazla gözükmektedir.Aşınmayı nasıl önleriz?Öncelikle tükettiğimiz asitli gıdalarda aldığımız miktarın azaltılması önerilebilir.Regurjitasyon ilaçlarla modifiye edilmelidir. Beslenme bozukluğu veya alkolizm problemi olan hastalar tedaviye yönlendirilmelidir. Diş gıcırdatma alışkanlığı olanlarda gece takılan splintler kullanılabilir.. Daha yumuşak diş fırçalarının kullanımı ve diş fırçalama alışkanlıklarının değiştirilmesi önemli bir yaklaşımdır. Çünkü diş fırçalamadaki hatalar dişeti çekilmesi, dişlerin boyun bölgelerinde aşınma, hassasiyet, zayıflamış dişler ve estetik problemlere yol açar.Aşınma olan dişlerde hassasiyetler de oluşmaktadır. Genelde tedavi topikal ajanların florlu verniklerin kullanılması şeklinde olabilir.. Flor çocuklardaki diş yüzeyinin kalitesini ve kimyasal ajanlara karşı aşınmadaki dayanıklılığı arttırır. Erişkinlerde ise küçük çürük kavitelerini koruyabilmekte, kök çürüklerinin önlenmesinde, diş eti hastalıklarının önlenmesinde ve hassasiyetlerin giderilmesinde yardımcı olur. Ayrıca hassasiyet giderici diş macunları kullanılabilir. Hassas bölgelere dentin bonding dediğimiz ajanlar uygulanabilir. Hatta bazen restorasyonlara da gerek duyulur. Kron ya da kompozit restorasyonlar yapılabilir. En önemlisi bunlar erken safhada yakalanıp değerlendirilmelidir.

Eviniz İçin Şık Aranjmanlar

Evinize en yakın çiçekçi şimdilerde ilkbahar çiçekleriyle dolu.. Evinizi size önerdiğimiz ilkbahar aranjmanlarıyla renklendirebilirsiniz. İşte ucuz yoldan evinizi çiçeklendirmenin yolları...
SUDA YÜZEN ÇİÇEKLERMasanızın üzerinde içinde mumlar ve çiçeklerin yüzdüğü camdan bir çiçek tabağı yapabilirsiniz. MalzemelerSuda yüzen mumlar12 tane ağaç, çuha çiçeği ya da menekşeGeniş yuvarlak bir cam kaseSuHazırlanışıCam kasenin dörtte üçünü suyla doldurun. Mumlarınızı içine yerleştirin. Çiçekleri suya dikkatlice, batmayacak şekilde yerleştirin ve mumları yakın.ÇİÇEK SEPETİEvinizde bahçeniz yoksa kendinize bahçeyi hatırlatacak ufak bir çiçek sepeti yapabilirsiniz. Işık gören bir yere ya da istediğinizde yemek masanızın üzerine taşıyabileceğiniz çiçek sepeti evinizin bahar kokmasını sağlayacak.MalzemelerHasır yada hasır görünümlü plastik sepetSepetin yüksekliğinde ufak saksılar2 fincan bezelye gibi taşlar3-4 bitki çeşidi (Kekik, adaçayı gibi)Çiçek veren bitkiler (nergis, menekşe, lale, sümbül gibi)Suyun sepete süzülmemesi için saksı altlığıHazırlanışıÇiçeklerinizi alığınız saksılara dikin. Üzerine bezelye büyüklüğündeki taşları yerleştirin. Sepetin içine saksı altlığını oturtun. Daha sonra saksıları uyum içinde yerleştirin ve zaman zaman su verin. DUVARA ASILAN ÇİÇEKLERÇiçek kavanozları ya da saksılar asılabilir. Boşalan kavanozlarınızı, şişelerinizi, konserve kutularınızı yeniden değerlendirip vazo haline dönüştürebilirsiniz. Çiçeğe uygun bir kurdela ile evinizin girişine ya da çiçek alan yerlere asabilirsiniz.MalzemelerKonserve kutuları, cam şişeler, kavanozlar Renkli ve alana göre 1 - 1.5 metre uzunlukta kurdelalarKesilmiş çiçekler yada nergis, sümbül gibi köklü çiçeklerAsmak için çengel ya da askıKonserve kutusunu delmek için çiviKüçük bir adun parçasıHazırlanışıKonserve kutularının iki yanına kolay asabilmek için çivi ya da delgeç kullanın. İki tarafından geçirdiğiniz kurdelanın uçuna sıkı bir düğüm atın. Asabileceğiniz uzunlukta ayarladıktan sonra diğer tarafa da geçirip sıkı bir düğüm daha atın. Su doldurun ve kestiğiniz çiçekleri içine koyun. Şişe ve reçel kavanozları için de, kurdelayı şişe veya kavanozon çevresinden sıkıca bağlayın. Çiçeğin kökünü ya da kesitiğiniz çiçekleri su ekleyerek koyun. Sularını hergün değiştirin. Hepsini istediğiniz yere asın.NERGİSLİ PAMUK YASTIKNergis çiçeği desenli yastık size baharın geldiğini hatırlatabilir. HazırlanışıYastığı hazırlamadan önce pamuk, yastığın astarı için kumaş, istediğiniz renk kılıf, yeşil ve sarı kumaş parçaları, makas, uygun iğne ve ipliği hazır bulundurun. 45 cm uzunluğunda kare yastık hazırlamak için hazırladığınız kılıfı diktörtgen olaran 90 cm uzunluğunda 45 cm eninde kesin. İkiye katlayın ve kalan iki kenarı fikkatlice dikin. Bir tarafı da içine pamuk koyduktan sonra dikin. Yastık ile aynı ölçülerde olan kılıfı da aynı şekilde hazırlayın. Üzerine nergis çiçeği şekline uygun kestiğiniz sarı ile yapraklar için kestiğiniz yeşil kumaşları dikin. Yastığınızın dikmediğiniz yerinden yastığı kılıfa yerleştirin. Yastığınızın ağzını düzgünce elle dikip koltuğunuza yerleştirin.BAHAR SANATIKitap kapları gibi müsvette kağılarınızla evinizin farklı yerlerine koyabileceğiniz çiçekli çerçeveler hazırlayabilirsiniz. MalzemelerÇerçevelerİç ve dış için kitap kaplarıSüslemek için çiçek ve yapraklarŞablon için konserve kapağı ya da çay tabağı MakasTutkalÇift taraflı bantHazırlanışıİç yüzey için gerekli kağıdı çerçevenin altında kalacak bölümleri de hesaplayarak kesin. Üstüne hazırlayacağımız çerçevenin yapışabilmesi için etrafına çift taraflı bant yapıştırın ya da stick sürün. Külah şeklinde ufak bir kağıt vazo yapın ve çerçevenin içine yerleştirin. Etrafını da yuvarlak kesimli oluklu mukavvadan hazırlanmış kağıtla çerçeve yapın. Beyaz kağıtlar ile süsleyin. Yuvarlak papatyalar için yeşil yapraklar ve çiçekler kesin. Bunları çift taraflı bant ile yuvarlak bir şekilde çerçevenin içine yerleştirin.

Eski sandık mutfak dolabı oldu...

Kenarda köşede sakladığınız o koca sandığı çıkarın. İşe yarama vakti geldi...
Eskitme ahşap ve baskı motif tekniğini kullanarak mutfağınız için ilave bir depolama ünitesi yarattık.Malzemeler:• Ahşap kasa sandık (50x50x140 cm)• 1 Çamaşır suyu• Ahşap boyalar (İskandinav grisi, eski Çin kırmızısı, uyuyan mor) • Baskı ruloları• Burgulu ahşap matkabı• Sote testere (oyma işlemi için yuvarlak kesme ağızlı)• Zımpara kağıdı (orta sertlikte)• Çok yönlü 4 tekerlek • VidaYapılışı:1. Sandığı temizleyin. Silin ve zımpara kağıdı ile pürüzsüz hale getirin. İçini ve dışını çamaşır suyuyla silin ve kurumaya bırakın.2. Sandık kapısını çıkartarak orta kısmına motifinizi kurşun kalemle çizin. Kesme işlemi için burgulu ahşap matkap ile ortasını delin.3. Testere ağzını deliğe sokun ve kalem izlerini takip ederek ahşabı kesin. Orta sertlikteki zımpara kağıdı ile kestiğiniz yeri zımparalayın.4. Sandığın dış kısımlarına iki kat gri boya, iç kısımlarına iki kat kırmızı boya, kapının iç kısmına da iki kat mor boya sürerek, boya işlemini yapın.5. Baskı rulolarını yerleştirin ve boyaya batırın. Tasarımda kırmızı zemin üzerine mor, mor zemin üzerine de kırmızı boya ile baskı yapılıyor.6. Ruloyu düzenli ve yavaş hareketlerle zemin üzerinde gezdirin. Üst yüzeylerde dikey, yan taraflarda yatay baskılar yapabilirsiniz.7. Bir önceki aşamada yaptığınız işlemin aynısını renkleri değiştirerek raflar için de yapın. Ardından rafları yerlerine yerleştirin.8. Sandığı kurumaya bırakın ve uygun vidalar kullanarak alt kısmının 4 köşesine gelecek şekilde tekerlekleri monte edip yerleştirin.Öneri: Kapının açma çengeline kartonpiyer kağıt, ponpon veya aynı tonlarda şeritler tutturabilirsiniz.

Yaz güzelliği için öneriler

Parlak saçlar, menekşe gözler ve cilâlı dudaklar! Bu yaz kozmetik dünyasında neler oluyor öğrenin ve güneşin altında, en az güneş kadar güzel olun!
Bu yazı daha güzel geçirmek için 10 öneri..1 Güneşten bir öpücük alınGüneşle flört edilerek geçirilmiş bir hafta sonunun ardından, teninizde oluşan o taze ve tatlı bronzluğu daima korumak ister misiniz? Önce parlaklık veren altın-şeftali tonlarındaki makyaj bazını yüzü-nüze sürün ardından, alın, burun üstü, çene ve şakaklar gibi güneşten en fazla etkilenen bölgelere bronzlaştırıcı pudra uygulayın.2 Saçlarınız ışıldasınSon günlerin saçlar için - sarı, kumral ya da kestane fark etmez - önemli bir güzellik şifresi. Doğal ürünlere takıntınız varsa kendi ışıltı veren papatya şampuanınızı yapabilirsiniz: İki yemek kaşığı dolusu papatya kurusunu bir litre suda kaynatarak demleyin. Buna yarım limonun suyunu ve rendelenmiş 150 gr doğal zeytinyağı sabunu rendesini ekleyin. Bu karışımı rengi berraklaşana kadar kaynatın. Kaynadıktan sonra ateşi kısın ve koyu kıvama gelene kadar karıştırın. Soğuduktan sonra kullanabilirsiniz.3 Yüksek topuklar için masajBilenler, geceyi ayaklarında sızılar hissetmeden geçirmenin sırrının “hızlı masaj” olduğunu söylüyor. Dilerseniz onlara kulak verelim: Ayakta durun ve bacağınızı kırarak ayağınızı arkadan elinizde tutarak 10 saniye bekleyin. Ardından diğer ayağınıza geçin ve hareketi 10 kez tekrarlayın. Böylece hem bacak kaslarınızı esnetecek, hem de dengenizi geliştireceksiniz. 4 Şehirde de korununFarkında olmadan günde 20 dakika güneş altında olmak yılda altı saat yoğun şekilde güneş ışınlarına maruz kalmak anlamına geliyor. Bu nedenle şehirde de güneş koruyucu ürün kullanmak mantıklı.5 Dudaklarınızı cilâlayınDolgun dudaklara kıpkırmızı, parlak ruj: Evet, şimdi gösteriş zamanı! Cameron Diaz ve Penelope Cruz bunu çoktan keşfetti! Görüntüsünü modaya uydurmak isteyenler Joan Collins stili kocaman kemik çerçeveli gözlükleri de unutmasın.6 Limon kabuğu ile detoksLimon ve zencefil: İşte uzun gecelerin sabahında ayılmanıza yardımcı olacak muhteşem ikili. Bunların sularıyla hazırlayacağınız içecek, enerji kazanmak, toksinleri atmak, sindirimi hızlandırmak ve mide bulantısını önlemek için ideal.7 Şiş gözlere sıcak suEğer sabahları uyandığınızda aynada ilk gördüğüz şiş gözleriniz oluyorsa bir de sıcak su formülünü deneyin. Bunun için, yapmanız gereken sırt üstü uzanıp 10 dakika boyunca gözlerinize sıcak suyla tampon uygulamak. Uyarılan kılcal damarlar ödemin atılmasına yardımcı olacak.8 Gökkuşağı bakışlarGözkapaklarında, tropik ormanlarda yaşayan papağanların kanatlarını andıran gökkuşağı renkleri bu sezon tekrar bir arada! Siz de bunu kendi makyajınıza uygulayabilir ve işe yeşil farınızı ve kontrast tonları kullanarak başlayabilirsiniz. 9 Işıltılı kremler Bronz teninizi vurgulamak istiyorsanız, içinde sedef ya da altın rengi pırıltılar olan vücut kremlerinden faydalanabilirsiniz. Elbisenizi giydikten sonra bunlardan az miktarda alın ve açıkta kalan bölgelere ovarak yedirin. Ardından da ellerinizi yıkamayı unutmayın. 10 Altın bu yıl daha yumuşakAltın bu yıl daha yumuşak, daha mat ve daha pembemsi... Bu tonları, teninizin doğallığı ya da bronzluğunu vurgulamak için kullanabilirsiniz. Ancak, bu tonların yanında parlak, simli ve çok iddialı renkleri kullanmak kesinlikle yasak, hemen söyleyelim.H2

23 Kasım 2012 Cuma

Cildiniz için uygun ürünü nasıl seçersiniz?

Cildiniz sizinle ilgili pek çok bilgi veriyor. Ateşinizin olup olmadığını, yorgun olup olmadığınızı, sağlıklı olup olmadığınızı herkes yüzünüze bakarak anlayabilir.
Cildiniz sizinle ilgili pek çok bilgi veriyor. Ateşinizin olup olmadığını, yorgun olup olmadığınızı, sağlıklı olup olmadığınızı herkes yüzünüze bakarak anlayabilir. Cilde iyi bakmak çok önemli. Özellikle de güneşe maruz kalmak, cildin hızla yaşlanmasına yol açıyor. Zamanla birlikte cildin renginde değişiklikler olabiliyor. Bunun yanı sıra cildin kuruma ve kişinin cilt kanserine yakalanma riski de yaşla birlikte artıyor. Dolayısıyla cildi korumak, yaşlanmayı geciktirmek için çok önemli. Peki nasıl bir ürün seçmelisiniz? Seçtiğiniz ürün neler içermeli? İşte uzmanlardan birkaç öneri:1. Alpha-lipoik asit:Bu, çok önemli bir antioksidandır. Antioksidanlar, cildi zararlı maddelere karşı korurlar. Alpha-lipoik asit, cildin yumuşamasına, esneklik kazanmasına ve kırışıkların azalmasına yardımcı oluyor.2. Antioksidanlar:Cilde zarar veren serbest radikallere karşı antioksidanlar savaş verir. Böylece cildin yaşlanması yavaşlar. Ayrıca cilt kanserine yakalanma riski de azalır.3. Coenzyme Q10:Bu, kırışıkları azaltan bir madde. Coenzyme Q10, ayrıca cildi, yaşlanmaya yol açan ultraviyole ışınlarına karşı da koruyor.4. Dimethylaminoethanol (DMAE):Dimethylaminoethanol, beyinde üretilen bir madde, bir “nörotransmitter”. Bu madde kırışıkların ve gözaltı morlukların azalmasına yardımcı oluyor.5. Genistein:Bir antioksidan olan bu madde, soyadan elde ediliyor. Genistein, özellikle güneş ışınlarının cilde zarar vermesini önlüyor.6. Yeşil çay:Bir antioksidan olan yeşil çay, aynı zamanda iltihap giderici özelliğe de sahip. Yeşil çay ile güneşin zararlı ışınlarından korunabilirsiniz.7. Büyüme hormonu:Yaşlanmayla birlikte vücuttaki büyüme hormonu azalıyor. Vücudun salgıladığı bu maddeyi içeren ürünler ise zarar görmüş ya da kırışmış ciltleri daha genç gösteriyor.8. Kinetin:“N6-furfuryladenine” isimli, bitkilerde bulunan bu madde önemli bir antioksidan. Cildi zararlı maddelerden koruyan bu madde kırışıkları azaltma ve cildi yumuşatma özelliğine sahip.9. Niacinamide:Bir çeşit suda eriyen B vitamini olan “Niacinamide”, yaşlanmanın etkisini azaltan güçlü antioksidanlardan biri.10. Peptidler:Bir aminoasit zinciri olan peptidler, cildin kolajen ve elastin üretiminde yardımcı oluyorlar. Bu maddeler cildin genç ve sağlıklı görünmesini sağlıyorlar.11. Vitamin A:Güçlü antioksidanlardan biri olan A vitamini, kolajen üretimini sağlıyor.12. Vitamin C:Vitamin C de güçlü bir antioksidan. Kırışıkların azalmasına yardımcı olan bu vitamin, cild rengini de olumlu yönde etkileyerek adeta parlamasını sağlıyor.13. Vitamin E:Ciddi bir antioksidan, ancak cilt üzerinde nasıl etki ettiği henüz belli değil.

Sivilcelerden kurtulmak mı istiyorsunuz?

İşte cilt hücrelerinin yenilenmesini sağlayan maske önerileri...
Özel günlerinizden önce, stres dolu zamanlarda, yetersiz beslenmelerde cildiniz kırmızı alarmı sivilcelerle verir. Alın, çene, burun gibi bölgeleri güzelliğinizi gölgeleyen sivilceler işgal eder.Evinizdeki malzemelerle kolayca uygulayıp etkili sonuç alabileceğiniz sivilce maskeleri tarifi, üstelik bitkisel maskeler önceki sivilcelerden kalan lekeler ve izlerin yok olmasına da yardımcı oluyor.Elma MaskesiCilt hücrelerinin yenilenmesini, sivilcelere neden olan bakterilerin temizlenmesini sağlayan elma maskesini haftada 3 kez uygulayabilirsiniz.Malzemeler:1 adet orta boy elma2 çay kaşığı balHazırlanışı ve Uygulanışı:Elmayı rendeleyip balla karıştırın.Karışımı sorunlu bölgeye sürün.15 dakika bekleyin.Sürenin sonunda önce ılık sonra soğuk suyla durulayın.Domates MaskesiCildi derinlemesine temizleyip, var olan sivilcelerin hızla iyileşmesini sağlayan domates maskesini haftada 1 kez uygulayabilirsiniz. Eğer domatese alerjiniz varsa; maskeyi cildinize uygulamadan önce küçük bir bölgede deneme yapmayı unutmayın.Malzemeler:1 adet orta boy domates1 çay kaşığı toz şekerHazırlanışı ve Uygulanışı:Domatesi rendeleyip şekerle karıştırın.Sorunlu bölgeye masaj yaparak yedirin.Kurumasını bekleyin.Önce ılık sonra soğuk suyla durulayın.Eğer sivilce maskesini evde hazırlamak istemiyor, satın almak istiyorsanız; içeriğinde çay ağacı yağı, kil, kâfur, söğüt kabuğu olan kozmetik maskeleri tercih edebilirsiniz.

Fazla kilo eklemleri de yıpratıyor

Eklem yaşlanmasının tedavisinde kullanılan diz protezleri hem yaşam kalitesini hem de yaşam süresini artırıyor
Yaşla birlikte görülen ve ideal kilonun üzerine çıkılması, uzun süre ayakta kalınması ve günde 3 - 4 saat spor yapmak gibi nedenlerle hızlanan eklemlerdeki aşınma, diz protezleriyle tedavi edilebiliyor. Medical Park Bahçelievler Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Op. Dr. Murat Öztürk, yaşlanmaya bağlı, eklemlerin yıpranmasıyla ortaya çıkan sorunlarda uygulanan protez tedavisi hakkında merak edilenleri yanıtladı. Diz ve kalça protezine ne zaman ihtiyaç duyuluyor? Yaşam süresinin uzamasıyla birlikte yaşa bağlı ortaya çıkan hastalıklar artıyor. Yük binen eklem yüzeylerinin aşınmasıyla ortaya çıkan ortopedik problemlerde de artış görülüyor. Eklemlerin kıkırdak yüzeylerinin aşınması yaşla birlikte görülen, cildin kırışması, saçların ağırması gibi doğal bir süreçtir. Bu süreci hızlandıran başlıca nedenlerden biri; ideal kilonun üzerine çıkılmasıdır. Diğer bir faktör ise eklemi aşırı kullanmaktır; uzun süre ayakta kalmak, günde 3 - 4 saat spor yapmak gibi. Yaşla birlikte ortaya çıkan ortopedik problemler hastanın yaşamını nasıl etkiliyor? Ağrıya, şekil bozukluğuna ve hareket kısıtlılığına neden olan ortopedik problemler, merdiven çıkma, oturup-kalkma, bazen kişisel hijyeni sağlamada belirgin zorluklara yol açarak hayat konforunu azaltır. Hareketsiz bir yaşamın etkisiyle hasta, depresyona meyilli hale gelir. Daha ağrısız ve hareketli bir yaşam için eklem protezleri ameliyatlarını uygulamak yüz güldürücü sonuçlar veriyor. Ama 'Ameliyatla birlikte ağrı şikâyeti sıfırlanacak' beklentisi gerçekçi bir yaklaşım olmaz. 10 üzerinden 8-9 şiddetinde hissettiği ağrının tedaviden sonra sıfırlanabileceği gibi, bazen 2-3 şiddetinde hissedebileceği konusunda hasta bilgilendirilmeli. Ameliyata karar verirken hangi faktörler etkili oluyor? Ameliyat kararını etkileyen faktörler; hastanın ağrısı ve hareket kısıtlılığıdır. Hastanın yaşı ve kilosu ameliyat kararını yapılmasını önleyici nedenler arasında yer almıyor. Protez cerrahisinde hekimle hasta birlikte karar verir. Kulaktan dolma bilgiler, yetersiz yapılmış cerrahi tedaviler nedeniyle protez cerrahisi alternatifi harcanmamalıdır. Hastanın günlük hayatını olumsuz yönde etkileyecek, engelleyecek kadar çok ağrısı varsa ve başka yöntemlerle tedavisi mümkün değilse protez ameliyatı yapılır. Protezlerin ömrü ne kadar? Tüm cerrahi branşlar içerisinde ortopedik cerrahi, teknolojik açıdan çok hızlı ilerliyor ve birçok çözüm yolunu içinde barındırıyor. Son teknolojik olanaklarla eklemin tamamı aşınmamış ise sadece sorunlu bölgenin yüzey değişimi mümkün. Hastanede yatış süresi kısalıyor, hasta daha erken hareket etmeye başlıyor. Protez değişimi için ikinci ameliyata ihtiyaç duyulursa kemiği koruyan bir yaklaşım da sağlıyor. Protezlerde hem tasarım hem de malzeme açısından çok ciddi gelişmeler kaydedildi. Her hastaya, yaşa, vücut tipine, gerekli ameliyata uygun protez seçenekleri var. İyi yapılmış bir protez ameliyatının ömrü yaklaşık 20 yıldır. Hasta günlük yaşama ne kadar sürede dönebilir? Ameliyattan sonra 2-3 günde hastayı ayağa kaldırıyoruz, birinci haftanın sonunda kişisel ihtiyaçlarını tek başına yapabiliyorlar. Ameliyat sonrası rehabilitasyon amaçlı önerilen egzersiz programında zorlananlar, profesyonel yardımla desteklenebilir. Tedavinin gecikmesi başka problemleri de tetikler mi? Yaş faktörü nedeniyle eklem yüzeyinin aşınmasına bir ya da birden fazla hastalık eşlik edebilir. Yürümekte zorlanan hastanın kalbine binen yük, yüzde 20-25 oranında artar ki bu hipertansiyon hastası için çok önemlidir.Ayşegül Aydoğan Atakan, Milliyet

Daha sağlıklı saçlar!

Saçlarınıza her dokunuşunuzda yumuşacık bir his yaşamak; saçlarınıza her baktığınızda sağlıklı bir parlama görmek istiyorsanız saç bakım kürü tarifimiz tam size göre!
Limon yağı, biberiye yağı, lavanta yağı, fesleğen yağı ve jojoba yağından hazırlanan saç bakım kürü; saç derisini besler, kepek oluşumunu önler, kan dolaşımını hızlandırır, saçlarınızın hacim ve parlaklık kazanmasını sağlarken saçlarınıza hoş bir koku verir.Saç bakım kürü için gerekli malzemeleri aktarlardan ya da doğal ürün satan mağazalardan ekonomik fiyatlara temin edebilirsiniz.Malzemeler1 çay kaşığı limon yağı5 çay kaşığı biberiye yağı3 çay kaşığı lavanta yağı4 çay kaşığı fesleğen yağı5 çay kaşığı jojoba yağıHazırlanışı ve UygulanışıTüm malzemeleri cam bir şişede karıştırın.Saçlarınız kuruyken saç derisine ve uçlarına karışımı sürün.Saçlarınızı bone ya da streç filmle sarın.30 dakika bekleyin.Sürenin sonunda saç tipinize uygun bir şampuanla yıkayın.Bitkisel saç bakım kürü tüm saç tipleri için uygundur.

Gözaltı torbalarından kurtulun!

Sıkı ve formda bir vücut hayal edenlerin tercihi olan lipoliz, sağlıklı zayıflamanın etkili yollarından biri. Ancak lipoliz sadece vücuttaki yağlardan değil, çene altı ve gözaltı ağ torbalarından da kurtarıyor!
Yağları nasıl eritiyor? Fosfatidil kolin; yaklaşık 10 yıldır kolesterol düşürücü, tansiyonu kontrol etmeye yardımcı olarak ve felçli hastalarda yine benzer amaçlarla damardan uygulamalarla oldukça yüksek dozlarda kullanılıyordu. Bu nedenle etkinliği ve güvenilirliği kanıtlanmış ve FDA tarafından onaylanmış bir etken maddedir. Gelişmiş organizmaların hücre zarlarının çoğunda bulunur. Etkisini, yağ hücresinin zarının akışkanlığını ve geçirgenliğini artırarak gösterir. Sonuçta yağ hücresini normal boyutlara getirerek hatta yağ hücresini yok ederek etkili sonuç alınmasını sağlar. Lipoliz hangi amaçlarla kullanılır? Lipoterapi; yağlanmaya bağlı şekil bozuklukları, selülit tedavisi, jinekomasti, lipom ve göz etrafındaki yağların giderilmesinde, gözaltı torbalanmalarında kullanılmaktadır. Yaklaşık beş yıldır kolesterol birikintisi olarak adlandırılan gözaltındaki yağların yok edilmesinde etkili olmuştur. Ayrıca cerrahi yolla yağların çekilmesinden sonra ortaya çıkabilen şekil bozukluklarının tedavisinde de uygulanabilir. Özellikle sellülitin meydana getirdiği portakal kabuğu görünümünün yok edilmesinde çok etkilidir. Erkeklerin sırt yağ birikintilerinin tedavisinde alternatifsizdir. Lipoliz nedir? Lipoliz; etkili bir lokal zayıflama, bölgesel yağ eritme yöntemidir. Uygulamada soyadan elde edilen fosfatidil kolin kullanılır. Önceleri değişik bileşikler şeklinde (lineloik ve oleik asitle hazırlanmış bileşikler), mezoterapi kokteyllerinde çok az miktarlarda kullanmakta iken, lipoterapide ise saf ve çok miktarda uygulanmasından söz ediyoruz. Tabiî ki yanına bazı doku canlandırıcı ve kan akışını artırıcı ajanların yanı sıra dokunun sert veya yumuşak, sarkık veya fit olmasına göre de eklenen yardımcı ajanlar değişmektedir. Uygun hasta seçildiğinde liposuctiona yakın sonuçlar aldığından oldukça etkili bir tedavi yöntemidir. Bölgesel Kilolardan Kurtulma Yolları (5) Dr. Sibel Ünlüiskit Medical Park Bursa Hastanesi (0224) 444 44 84 info@medicalpark.com.tr

Horlamadan kurtulmanın en iyi yolu

Horlayan insanlar ikiye ayrılıyor. Bunların arasında aşırı kilolu olanların horlamadan kurtulmalarının en iyi yolu, zayıflamak.
Geceleri horlayanların dörtte üçü uyku boyunca solunum duraklamalarına yol açan uyku apnesinden de muzdarip. Uyku apnesi kalp hastalığı, felç ve tansiyon riskini artırıyor. Horlamadan kurtulmak isteyenlere genelde yan yatmaları söylenir. Ama bazılarında uyku pozisyonunu değiştirmek pek işe yaramıyor.Araştırmacılara göre horlayan insanlar ikiye ayrılıyor: Sadece sırtüstü yattıklarında horlayanlar ve ne şekilde yatarsa yatsın horlayanlar. İki binden fazla apne hastasını inceleyen İsrailli uyku araştırmacıları, bunların yüzde 54’ünün "pozisyonel" olduğunu, yani sadece sırtüstü yattıklarında horladıklarını tespit etti.Başka çalışmalar kilonun önemli bir rol oynadığını gösteriyor. 1997’de yayımlanan geniş kapsamlı bir çalışmada, sadece sırtüstü yattıklarında horlayan hastaların genelde daha zayıf olduğu, yatma şeklinden bağımsız olarak horlayanların ise çoğunlukla daha kilolu olduğu görüldü.Haliyle, ikinci gruptakilerin uykusu daha kötüydü. Ancak bu çalışma ayrıca, aşırı kilolu hastaların kilo verdiklerinde apnelerinin şiddetinin azaldığını gösterdi. Ulusal Uyku Vakfı’na göre, aşırı kilolu insanlarda uyku apnesinden kurtulmanın ve horlamayı temelli bitirmenin en iyi yolu, zayıflamak.

Göğüs ölçüsü yaşam kalitesini nasıl etkiliyor?

Kadın güzelliği ve doğurganlığının en önemli simgelerinden biri olan göğüsler için sağlıktan çok estetik kaygıların ön planda tutulduğu gözleniyor. Kusursuz kadın bedeni idealinin empoze edildiği günümüzde bu estetik kaygılar kadınların sosyal yaşam kalitelerine de doğrudan etkide bulunuyor.
Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Alper Tuncel, göğüs ölçüsündeki memnuniyetsizlikler sebebiyle kendisine gelen birçok hastanın sosyal yaşamında bu sorunlara bağlı sıkıntılar yaşadığını dile getiriyor. Göğüs ölçüsünün yaşama olan etkileriyse sorunun biçimine bağlı olarak farklılık gösteriyor.“20 yıldır denize giremediğini söyleyen hastalarım oldu”Küçük göğüslü kadınların kendilerine uygun giysi bulmak, karşı cinsle yakınlaşmada tedirginlik ve içine kapanıklık gibi çeşitli sorunlar yaşadığını söyleyen Tuncel, estetik müdahalenin ardından bu hastalarından sosyal yaşamlarına dair oldukça olumlu geri dönüşler aldığını belirtiyor. Büyük göğüslü kadınların sıkıntılarıysa daha farklı. İskelet sistemi rahatsızlıklarının yanı sıra, göğüslerini gizlemek için gösterdikleri çabanın, kadının duruşundan, konuşmasına ve varlığını ifade etmesine kadar birçok unsuru etkileyebildiğini söyleyen Tuncel’in aktardığı bir anekdotsa yaşanan sorunların boyutunu adeta gözler önüne serer nitelikte. 37 yaşında göğüs küçültme operasyonu için kendisine gelen bir hastası yaklaşık 20 yıldır dalga geçilme korkusuyla denize gidemediğini gözyaşları içinde anlatıyor. Operasyonun 1. yılının ardından elinde deniz fotoğraflarından oluşan bir albümle ziyaretine gelen hastanın Tuncel’e bir de sürprizi var, yaz tatilinde tanıştığı kişiyle evlilik davetiyesi…“Vücut yapısına uygun ölçü tercih edilmeli”Estetik cerrahi yöntemlerinin gelişmesiyle birlikte operasyona engel bir hastalığı olmayan herkesin meme estetiği yaptırabileceğini söyleyen Tuncel, kadınlara empoze edilen güzellik anlayışının gerçeği yansıtmadığını ve operasyon kararı alınmadan önce kadınların kendi bedenlerine karşı adaletli olmaları gerektiğini vurguluyor. Hastaların sorunsuz gerçekleşen bir operasyonun ardından 3 ile 7 gün arasında günlük yaşamlarına dönebildiğini belirten Tuncel, daha travmatik sonuçlarla karşılaşmamaları için kadınları kendi vücut yapılarına uygun ölçüyü tercih etmeleri konusunda uyarıyor.Son olarak göğüs ölçüsünde değişiklik yaptırmak isteyen kişilere öncelikle kan tetkikleri, mamografi veya meme ultrasonografisi öneren Op.Dr. Alper Tuncel ailesinde meme kanseri olan ya da risk grubunda yer alanların ise mutlaka düzenli muayene ve kontrol amaçlı tetkikler ile durumunu takip etmesini öneriyor.

22 Kasım 2012 Perşembe

Fondöten ve Kapatıcılar İle İlgili Sık Sorulan Sorular

Yüz makyajı ile ilgili en çok sorulan soruları ve cavplarını sizler için araştırdık.
Çok fazla fondöten uyguladıysam ne yapabilirim?Yumuşak hareketler iki avuç içiniz yardımıyla yüzünüzdeki fazla makyajı temizleyin.Cildinizi asla ovalamayın, bu yöntem de işe yaramazsa o zaman yüzünüze peçeteyi bastırarak fazlalığı almaya çalışın.Boynunuz ve yüzünüz arasındaki farklılık yaratan çizgileri ıslak bir sünger yardımıyla yumuşatın.Çok fazla uyguladığım allığın rengini nasıl yumuşatabilirim?Eğer krem allık uyguladıysanız , fazlalığı bir peçete yardımıyla alabilirsiniz. Eğer pudra allık kullandıysanız, toz şeffaf pudra yarımdıyla rengi yayabilirsiniz. Fırça ya da pudra ponponu yardımıyla pudrayı yanak çevresinde yayın. Jel ya da likit allık uyguladıysanız tek yol, yüzünüzü yıkayıp tekrar makyaj yapmaktır.Fondötenimi aynı zamanda kapatıcı olarak da kullanabilir miyim?Cildinizde çok fazla pürüz yoksa ve tek ürün kullanmak istiyorsanız yoğun kapatıcı bir ürün işinizi görecektir Bazı fondötenler ince yapıda olduğundan iyi bir kapatıcının verdiği etkiyi vermeyebilir. Eğer çok pürüzsüz bir cildiniz varsa fondöten uygulamayıp sadece sorunlu noktalara kapatıcı da uygulayabilirsiniz.Vücut için hangi kapatıcı uygundur? Bacağımdaki damar ve çatlakları gizlemek istiyorum.Yüzünüz için kullanmış olduğunuz tipte bir kapatıcıyı kullanabilirsiniz. Yoğun pigmentli bir ürün olmalıdır. Suya dayanıklı bir formüle sahip olursa hem dağılmaz hem de kıyafetlerinize bulaşmaz.Pastel tonlardaki kapatıcılar ne işe yarar?Yeşil, sarı ve mor renkteki kapatıcılar cilt tonlarındaki farklılıkları nötralize etmek için uygulanır. Yeşil tonlar, kızarıklıklar için uygulanır. Kılcal damarların ve kızarıklıkların olduğu bölgeye uygulanabilir. Sarı tonlar ise göz altı morlukları için uygulanır. Mor tnlar cildin daha pembe görünmesini sağlar.

İdeal çiftin formülü

Çiftlerle yapılan görüşmeler sonucu elde edilen bilgilere göre aşağıdaki kişilik özellikleri evlilikte doyumu ve uyumu belirliyor!
• Erkekte sıcakkanlılık, sosyal ilişki kurma isteği arttıkça evlilikte uyum azalıyor. Erkeğin makbulü, evin dışında fazla ilişkisi olmayanı. Kadın için sıcakkanlılık uyum faktörleri içinde sayılmıyor bile.• Strese tolerans her iki cins açısından önemli. Eksikliği sorun çıkarıyor.• Enerjik, canlı ve hayatiyeti yüksek erkek ve kadın ideal. Ama erkekler için bir paradoks var: Hem canlı hem sosyal ilişki yoksunu olacak, evden ayrılmayacak!• Değişime açıklık erkekte önemli, kadında değil. Aşırısı zararlı, sık eş değiştirmekle sonuçlanabiliyor.• Kendini sorgulama her iki cinste ne kadar yüksek olursa, ilişkide uyum o kadar azalıyor.• Gergin erkek evliliği zora sokuyor.• Bir grup içinde olmak temel ihtiyacı olmamalı. (Erkekte bu ihtiyaç yüksek olduğunda, eşi kendisinden uzaklaştığını düşünüyor) • Yeniliğe açık olmalı. Ama fazla değil. Aşırı yeniliğe açık olmak erkekleri, geleneğe, düzene, otoriteye hatta evliliğe tepkiye yöneltir. Mutlu beraberlikler için birkaç öneri Duygusal iniş çıkışları yoğun olan ve uzun süren kadınlar bir endokrinoloğa (hormon uzmanı) başvurmalı.Eşleri ‘ayın muayyen günlerinde’ yoğun ve şiddetli iniş çıkışlar gösteren erkekler, bu süreçte yaşananları anlayışla karşılamalı.Kadınlar bazı kokuları hiç de çekici bulmayabilir. Bu onların beyninin kokulara daha fazla hassas olmasından kaynaklanır! (Erkekler deodorant kullanmayı ihmal etmeyin!) Eğer bir erkekle uzun süreli bir ilişkiyi planlıyorsanız, saygı duyduğunuz ve beğendiğiniz özellikleri olduğundan emin olun. Böylece ‘kimyamız çok tutuyor’ safhası geçtikten sonra yeterli miktarda endofin salgılamaya zemin yaratırsınız. Bu da sizi epey idare edecektir. Sizin için ideal sevgilinizde başarı isteği veya görünüş önemli ise, kandırılmadığınızdan emin olun. Çevreden ve arkadaşlarından ipuçları almaya çalışın.Herhangi bir uzlaşma girişiminin içinde mutlaka kadınlar bulunmalıdır. Erkeklerin işi kestirip atma eğilimine karşı, onlar konuşma ve ilişkiyi kotarma eğiliminde olacaklardır.

Deplasman diyetini denediniz mi?

Çevresel uyaranlar, tahrik eden yüksek kalorili yemekler sizi yolunuzdan mı çıkarıyor?
Diyetinizi evinizde, iş ortamınızda kısacası alışık olduğunuz çevrelerde rahatlıkla sürdürüyorsunuz da deplasmana çıktığınızda mı tökezliyorsunuz?Çevresel uyaranlar, tarik eden yüksek kalori yemekler sizi yolunuzdan mı çıkarıyor? İşte bu gibi durumlarda hazırlıklı olmak, hataya düşmemek için nasıl davranmanız gerektiğini bilmek çok önemlidir.Dışarıda yemek yerken de kontrollü gitmek, diyetinize ihanet etmeden doğru seçimler yapmanız mümkün yeter ki isteyin ve menünün dilinden anlayın.Küçük bir farkla süper menü ister misiniz? Kahvenizin yanında 1 dilim cheesecake alır mısınız?Bir pizza alana ikincisi bedava şeklinde tuzaklar ya da arkadaşlarınızla çıktığınız bir akşam ‘Bugün ye yarın diyete girersin’ kandırmacaları ya da ‘Bütün hafta çalıştım bugün kendime ödül vereyim’ psikolojisi ile fazlaca yemek her dışarı çıkanın karşılaştığı sorunlardan sadece bir kaçıdır, korkmayın yalnız değilsiniz.1. Mönünün dilini doğru deşifre etmeyi öğrenin. Bunun için özellikle aşağıdaki pişirme yöntemleri ile hazırlanmış yemeklerden uzak durun.Au gratin (ograten): Peynir, un ve yağ soslu.Bearnaise: Beyaz şarap, yumurta sarısı, soğan, sirke, tereyağı ile hazırlanan soslu.Hollandaise: Yumurta sarısı, sirke, tereyağı ve limon suyu karışımıyla hazırlanmış.Escalloped: Yemeğin, üzerinde ekmek kırıntısı ve sos ile fırınlanması.Salamura, tütsülenmiş, marine edilmiş, soya ve krema soslu, veya bilmediğiniz, garsonun da tarif edemediği karışımlardan, tereyağında kızartılmış, galeta unlu, mayonezli, derin yağda kızartılmış yemeklerden uzak durun.2. Dünya mutfaklarını keşfetmek isteyenler için aşağıdaki tavsiyelere dikkat edin.Japon mutfağı: Sadece sushi yiyerek doymayı beklemeyin, önden miso soup (yosun ve tofu ile) ve/veya soya filizi/çin lahanası salatası tüketin, ana yemek olarak 6 adet sushi veya 8 sashimi (tuna, levrek, somon tercih edilebilir, yılan balığı ve avokadodan uzak durulmalıdır) sipariş edin.Çin mutfağı: Sağlıklı ve uzun yaşamları sağlık idolu olan Çinlilerin mutfağı özellikle ülkemizde Türk damak zevkine göre modifiye ediliyor gibi gelmiştir bana hep. Son derece yağlı, düşük karbonhidratlı bir örüntüye sahip yemek kültürlerinde en sevdiğim seçimler sebze çorbaları, wokda pişen (tabii ki yağsız) sebzeler, buharda pişirilmiş wontonlar, pilavlar ve de sebzeli et/tavuk/balık yemekleridir. Ancak bunların arasında nasıl bir kombinasyon yapacağınız çok önemli.Amerikan tarzı restoranlar: Ne seçim yaparsanız yapın tabağın sadece yarısını yiyin, yoğun soslu, kızartma ağırlıklı seçimlerden uzak durun.Not: Kesinlikle Meksika esintileri olan salata veya yemekleri sipariş etmeyin. Genelde kızarmış tortilla ve yüksek kalorili sosların kullanıldığı bu mutfak diyeti sabote eder.İtalyan mutfağı: Önden servis edilen zeytinyağı tabağı, foccacio ekmek ya da grisinileri pas geçin. Hamur ağırlıklı olan bu mutfağın iştah açıcıları da doğru alternatifler içerebilir. Tatlı, şarap tüketmemeye dikkat edin.3. Kalori tuzaklarından kaçmak için kendinize kolay çözümler bulun. Tatlı mönüsü ile gelen garsonu kibarca reddedin. Görmek, aslında aklınızda olmayan kışkırtıcı tatlıları yemenize neden olabilir. Unutmayın gözden uzak mideden de uzak.4. Porsiyon kontrolü yapın. Porsiyon miktarlarının kısıtlayabilmek için bir arkadaşınızla yemek paylaşmaya gayret edin ya da tabağın yarısını daha servis edildiği anda ayırın dilerseniz bunu başka bir öğün için paketletip eve götürün. Bu yöntem, yani yemeğin sizinle geleceğini bilmek tekrar yiyebileceğinizi bilmek psikolojik olarak da telkin edici olacaktır.Diyetisyen Berrin YiğitAkkavak Sok. Halil Bey ApartmanıNo: 31 D: 29 - 30 Nişantaşı(0212) 291 75 15 – 16