31 Ağustos 2012 Cuma

Arkadaş mı sevgili misiniz?

Onun hareketlerine bakarak, arkadaş mı yoksa sevgili mi olduğunuzu anlayabilirsiniz.
Çok hoşlandığınız biri var. Size bazen arkadaştan çok öte bazen de sadece arkadaş gibi davranıyor. Oysa siz onun sevgiliniz olmasını o kadar çok istiyorsunuz ki.. Ancak küçük düşmemek ya da mahcup olmamak için duygularınız hakkında onunla konuşmaya cesaret edemiyorsunuz. Bu durumda onun hareketlerine bakarak, arkadaş mı yoksa sevgili mi olduğunuzu anlayabilirsiniz.İlişkinizi aşağıdaki önerilere göre değerlendirin..Arkadaşlarını tanıyor musunuz?Hoşlandığınız kişinin arkadaşlarıyla tanıştınız mı? Sizi nasıl tanıştırıyor ve size onların yanında nasıl davranıyor dikkat edin. Arkadaşlığınız sırasında kimlerle görüştüğünüze, onlarla yakın ilişkiler kurmaya ve çok soru sormamaya dikkat edin. Gün içinde buluşuyor musunuz?Hoşlandığınız kişiyle gün içinde görüşün. Öğle yemeğine, çaya davet edin. Sizi belirli saatlerde araması için gece geç saatlerde gelen telefonlara cevap vermeyin. Bu sizi görmek ya da konuşmak isterse belili zamanlarda araması gerektiğini anlamasını sağlar. Özel günlerde yanınızda mı?Sizin doğum gününüzü hatırlaması, size hediye alması da sizden hoşlandığını, değer verdiğini gösterir. Hatırlamıyor ve bahaneler sıralıyorsa onu arkadaş olarak görebilirsiniz. Unuttuğunu belirtip hatasını telafi ediyorsa tekrar düşünün.Her zaman yanınızda mı olmak istiyor?Arkadaşlarınızla birlikte olduğunuz zamanlarda o da sizinle olmak istiyorsa sizden hoşlandığı anlaşılabilir. Arkadaşlarınızla olan programlar yerine başbaşa olmak istiyor da olabilirz. Siz nasıl onu arkadaşlarınızın yanında gözlemlemek istiyorsanız zamanla o da sizi arkadaşlarınızla birlikte tanımak isteyecektir.Hiç birlikte tatile çıktınız mı?Bir grup içerisinde de olsa birlikte tatile çıkmak onu yakından tanımanızı sağlayabilir. Bazı erkekler arkadaş olduklarını ileri sürerek size sevgili gibi davranabilir. Bu başka ilişkileri olabileceğini ya da henüz ciddi bir ilişkiye hazır olmadıklarını gösterir. Tatil boyunca telefonlarına, konuşmalarına, ailesiyle ilgili söylediklerine ve tabiki kendi hareketlerinize dikkat edin.Sevgiliniz gibi mi davranıyor?Hoşlandığınız kişi sevgiliniz gibi davranıp arkadaş olduğunu iddia ediyorsa, aranızdaki ilişkiye dair yüz yüze konuşabilirsiniz. Kendinizi belirsizlik yerine olumlu ya da olumsuz cevaba hazır hissediyorsanız oturup konuşun.Bahanelere kanmayınYeni ilişki yaşadım hazır değilim gibi bahanelere dikkat edin. Unutmayın bir erkek ve kadın gerçekten hoşlanıyorsa ya da aşıksa onu hiçbir şey durduramaz. Tanıma süreci 3 aydan fazla sürdüyse sizi oyalıyor olabilir. Ne sıklıkta görüşüyorsunuz?Görüşme sıklığınıza dikkat edin. Her gün görüşüyorsanız bu olumlu bir işarettir, haftada bir zoraki görüşmeler oluyorsa yeni seçenekleri gözden geçirin.

Evlilik öncesi önemli cinsel bilgiler

Evlilik öncesi kontroller hangi olumsuzlukları önlüyor?
Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Özay Oral, evlenecek kadının ilk kez bir cinsel tecrübesi olacaksa, evlenmeden önce yapılan bir jinekolojik muayenenin olabilecek olumsuzlukları önceden tespitte yararlı olacağını belirterek "Bu muayene ile örneğin kızlık zarının ve vagenin yapısal özelliği nedeni ile ilişkiyi imkansızlaştırması ya da zor olması ya da fazlaca kanamaya yol açacak olması hatta bazen vagene kadar yırtık oluşması olasılığı önceden tespit edilebilir varsa bir enfeksiyon tedavi edilebilir” dedi. Prof. Oral cinsel teması imkansız hale getiren nedenleri de şöyle sıraladı: "Bazen kızlık zarı tamamen kapalı, vagen hiç teşekkül etmemiş olabilir. Bunun yanı sıra psikolojik engeller de vardır. Vaginusmus adı verilen sebebi daha çok şuuraltı sebeplere bağlı olan, cinselliği çağrıştıran her şeyde, vagen etrafındaki kasların aşırı kasılması ile birlikte bacaklarını da kasmasıyla cinsel teması imkansız hale getiren bir durumdur. Tedavisi hastayı bilgilendirme ile başlar, yapısal bir problem veya ağrıya neden olacak faktörler varsa giderilir sorun hâlâ devam ediyorsa psikolojik tedavi önerilir. Eşlerden herhangi biri ilişkide ağrı duyuyorsa problem var demektir." GİZLİLİK GÜVENLİĞİ Erkeğin en büyük sorunları arasında sertleşme olduğunun altını çizen Prof. Dr. Oral, "Bu sorunun altında yatan çoğunlukla psikolojik nedenlerdir. İlk evlilikteki ilişkide bu konunun takip edildiğinin bilinmesi olumsuz etkileyebilir. Her iki eşinde bulundukları yer bakımından gizlilik güvenliği olması, sorunu önemli ölçüde çözer” dedi.Bugün

İltihap riskine karşı temiz havluyla kurulanın

Uzmanlar suya girip çıktıktan sonra kurulanmanın önemini anlattı.
Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nazmi Zengin, artan yaz sıcaklarının özellikle çocuklar ve yaşlılar için risk oluşturduğunu belirtti. Prof. Dr. Zengin, "Suya girip serinledikten sonra hemen kurulanmak gerekli. Islak saçla güneşe ya da rüzgara maruz kalınması sinüzite neden olur. Serinlemek için havuzu tercih edenlere ise hijyene dikkat etsinler. Göz ve kulak iltihabıyla karşılaşmamak için sürekli temizlenen, temiz havuzların tercih edilmesi gerekli" dedi. Sabah

Herkesin 3 kişiliği var! Sizin ki hangisi?

Herkesin üç kişiliği vardır; ortaya çıkardığı, sahip olduğu, sahip olduğunu sandığı der Alphonse Karr.
Sahip olduğumuz kişiliğimiz aslında doğrudan doğruya kim olduğumuzdur. Zevklerimizin, zevksizliklerimizin, mutluluklarımızın, mutsuzluklarımızın, hayata bakışımızın, beklentilerimizin, umutlarımızın, umutsuzluklarımızın, düşünce biçimimizin kısacası bütün duygularımızın bütünüdür. Sahip olduğumuz bu kişiliğimizdir kime yakın kime uzak duracağımıza karar veren. Seven ya da nefret eden, kin tutan ya da bağışlayıcı olan, titiz ya da rahat davranmamızı belirleyen. KİŞİLİKLERİMİZ DURUMA GÖRE ORTAYA ÇIKAR Ortaya çıkardığımız kişiliğimiz, asıl kişiliğimizin duruma göre başkalarına gösterdiğimiz kısmıdır. Duruma göredir çünkü eğer bir kadınsak, çok kızgın olsak bile çocuğumuza karşı anlayışlı tarafımızı, anne tarafımızı çıkarırız ortaya. Eşimize bağırıp çağırmayız o an çok sinirliyiz diye, anlayışlı eş tarafımız vardır çünkü. İşyerinde olay çıkartmayız durduk yere, duruma göre davranan kişiliğimiz ortaya çıkar. Bu kişiliğimiz aslında bir tür toplumsal rollerimizin bütünüdür. Nerede hangi durumda hangi yüzümüzü göstermek istiyorsak o kişiliğimiz üste çıkar. Kibar, alçak gönüllü, saldırgan, girişimci, pasif, dışa dönük, arkadaş canlısı, hangisi en uygunsa duruma göre oluruz bir anda. Aslında insanın hamurunda her şey var. En aşağılık duygulardan, en yüce duygulara kadar geniş bir yelpazede her özelliği taşıyoruz. HERKESİN ORTAK BİR BİLİNÇALTI VARDIR Carl Gustav Jung, tüm insanlığın ortak bilinçaltına sahip olduklarını savunur ve der ki: "İnsan davranışlarının ortaya çıkışında önemli rolleri olan, geçmişten günümüze bütün insanlığın nesilden nesile aktardığı, genetik olarak bir sonraki kuşağa taşıdığı ortak bir alan vardır, tüm insanlar bu alandan beslenirler. İnsana ait ne varsa, istekleri, korkuları, heyecanları, duyguları, etki-tepki mekanizmaları ve davranış yapılarını oluşturan bütün kalıplar bu alanda depolanır." Bu ortak bilince Jung, ’Kollektif Bilinçaltı’ adını vermiştir. Ayrıca yine Jung’a göre, bütün insanlığa ait bu tür bir ortak bilinçaltı olması gibi her ulusun da kendi tarihsel geçmişinden kaynaklanan, farklı ve özgün bir kolektif bilinçaltı vardır. Bu düşünceye göre, kişiliğimiz insanlığın ortaya çıktığı ilk andan bu yana olan her şeyi ortak kullandığımız bir hafızadan almıştır ve bizi biz yapan her türlü yapı taşı aslında orada kayıtlıdır. Biz de hem ulusal kimliğimiz ve tarihimizle, hem de insanlığın ortak bilinçaltında var olan değerlerle harman yapıp bir kişilik elde ediyoruz. Bu kişilik içinde yaşadığımız toplumun değer yargılarına, ahlaki, etik, kültürel değerlerine aykırı olmadığı sürece bizler uyumlu kişilikler oluyoruz. Tersi durumda toplumdan dışlanmış, asosyal varlıklar olarak soyutlanmış hayatlar sürdürmeye çalışıyoruz. Aslında sosyalleşmek böyle bir durumun ifadesidir: İçinde yaşanılan toplumun değerlerine uygun davranmak. Sosyal birey sivriliklerini, aykırılıklarını törpülemiş insandır. İDEAL BENLİK OLMAK İSTENİLEN KİŞİLİKTİR Burada son bir kişilik türü var ki, o da olduğunu sandığımız kişiliğimizdir. Kendimizi görmek istediğimiz, olmak istediğimiz, ideal benliktir. Başkalarında beğendiğimiz, kıskandığımız, bizim de öyle olmak için can attığımız ne tür özellikler varsa onlar da bizim olduğumuzu sandığımız kişiliğimizdir. Normalde son derece dışa dönük bir insanın, içe dönük davranması ya da tam tersi şekilde bir yapı sergilemesi bu durumu ifade eder. Aslında tiyatroya gitmekten hoşlanmayan bir insanın içinde bulunduğu toplumun bireyleri seviyor diye tiyatrodan hoşlanıyor görünmesi ya da hayatında operadan, baleden hiç hazetmemiş birisiyken çok severmiş ve anlarmış gibi gözükmesi bu tip bir duruma örnek olabilir. Bunlardan herhangi biri ya da birileri olabiliriz. Seçimlerimizi bulunduğumuz çevreye uyumlu, yararlı ve daha insancıl kalıplardan yapabiliriz. Veya tam tersi uyumsuz, saldırgan, yıkıcı, bozucu gibi olumsuz kalıplardan seçebiliriz. Öyle ya da böyle kişiliklerimiz, bizi biz yapan her şeyin toplamıdır. Artılarımız ve eksilerimiz vardır. Yanlışlarımız, doğrularımız vardır.

Makyaj hilelerini es geçmeyin!

Gözlerinizin olduğundan daha büyük mü görünmesini istiyorsunuz? İşte size makyajla ilgili birkaç ipucu...
• Öncelikle cildinizi size uygun temizleyici ile temizledikten sonra, cildinizi bir miktar yine cildinize uygun bir krem ile nemlendirin.• Cilt tipinize ve renginize uygun bir fondöteni bütün yüzünüze ve çenenizin altına doğru düzgünce yayın. Fondöteni ince bir tabaka halinde sürmeye özen gösterin, bu şekilde daha iyi sonuç elde edeceksiniz.• Fondötenin ardından cildi biraz aydınlatmak için gözlerin altındaki, burun kanatlarının etrafındaki, dudakların altındaki koyu kısımları, yüzünüze sürdüğünüz fondötenden iki ton daha açık renk fondötenle yapabilirsiniz. Burun kemiğinin üzerine ve elmacık kemiklerinin üst kenarlarına iyice yayılmalı ve geride sadece hafif bir parlaklık kalmalıdır.• Cildinizdeki kusurları bir kapatıcının yardımıyla gizleyin. Bunun için cilt lekelerine veya sivilce gibi yerlere bir miktar kapatıcı sürmeniz yeterli.• Eğer fondöteniniz ciltte parlama yapıyorsa matlaştırmak için bir pamuk veya kuru bir sünger parçası ile pudranın cilde yerleşmesini sağlamak için yüzünüze hafifçe bastırarak sürün ve fazlasını başka bir süngerle alın.• Gözlerinize farı sürerken önce tüm göz kapağına bir aplikatör yardımıyla farı sürün. istediğiniz kısımlarda rengi azaltın, artırın. Göze gölge yapmak istiyorsanız bunu bir göz kalemi ile yapabilirsiniz. Uygulayacağınız ton, göz farından daha koyu olmalıdır. Yaptığınız bu çizgiyi bir pamuklu çubuk yardımıyla hafifçe yukarıya doğru dağıtın.• Kirpiklerinizin daha sık görünmesi ve göz biçiminizin daha iyi fark edilmesi için göz çevresine yani kirpik diplerinize çizgi çekebilirsiniz ancak sert çizgilerden kaçının.• Rimel mutlaka sürün üst kirpiklerinizin rimelini, önce içten dışa doğru, daha sonra aşağıdan yukarıya doğru sürerek, kirpiklerinizin daha gür ve dik görünmesini sağlayabilirsiniz. Alt kirpikleri ise rimeli diplerden aşağıya doğru sürün. Kirpiklerinizde rimelin birikmemesine dikkat edin.• Kaşlar içinse bir fırça yardımıyla kaşlarınızı yukarı doğru tarayın. Kaş renginize uygun bir kalemle kaşlarınızı küçük darbelerle boyayın ve hafifçe dağıtın. Bunun için toz far da kullanabilirsiniz.• Yanakları renklendirirken allığınızı yanak çukuruna iyice yayın. Allığı sürdüğünüz yerde sadece bir parlaklık olmalı. Boyanın nerede başlayıp bittiğini gösteren çizgiler olmamasına dikkat edin.• Dudaklarınıza çekici bir görünüm verebilmek için dudak çevrenize rujunuzun bir ton koyusu olan kaleminizle çerçeve yapın. Bir ruj fırçasıyla dudaklarınızı boyayın. Bu işlemden sonra dudaklarınıza biraz pudra sürüp ikinci bir kat ruj sürün. Alt dudağınıza biraz parlatıcı sürerseniz dudaklarınız daha çekici görünür.

Günde bir sosis yemek kanser riskini artırıyor

Günde üç dilim jambon tek bir sosis, birkaç dilim salam bile riski yüzde 20 yükseltiyor.
Dünya Kanser Araştırma Merkezi’ne göre günde üç dilim jambon tek bir sosis, birkaç dilim salam bile riski yüzde 20 yükseltiyorSosis, sucuk, salam, pastırma ve jambon gibi her sabah kahvaltı sofranıza koyduğunuz ürünlerin kanser tehlikesini büyük oranda artırdığını biliyor musunuz? Dünya Kanser Araştırmaları Merkezi’nin yaptığı araştırmaya göre günde 50 gram işlenmiş kırmızı et yani yaklaşık bir sosis ya da üç dilim jambon tüketen kişilerde bağırsak kanseri riski yüzde 20 artıyor. Füme gıdalar tehlikeliAyrıca prostat, akciğer, mide ve gırtlak kanseri riski de yükseliyor. Araştırmaya göre, kanser riskini en çok artıran ürünler, jambon, pastırma, salam ve sosis gibi uzun süre dayanması için tütsülenen ya da tuzlanan gıdalar. Hamburger ve kıyma gibi ürünler ise tuz ve kimyasal katkılar kullanılmazsa risk grubunun dışında kalıyor. Dondurularak saklanan et ürünlerinin tüketilmesini tavsiye eden araştırmada, ete uygulanan işlemler sırasında içindeki kansere yol açan n-nitroso bileşiklerinin miktarının tehlikeli seviyelere ulaştığı belirtildi. Araştırmayı yürüten Prof. Martin Wiseman, “En güvenli yol bu ürünlerin hiçbirini yememek. Tüketim arttığında risk ne kadar yükseliyorsa, tüketim azaltıldığında da risk o kadar düşüyor. İnsanların bu gıdalardan mümkün olduğunca uzak durmasını tavsiye ediyoruz” dedi. 500 gramdan fazla et zararAraştırmaya göre, eğer insanlar işlenmiş et tüketmeyi bırakırsa her 10 bağırsak kanseri vakasından biri engellenebilir. Uzmanlar, haftalık pişirilmiş kırmızı et tüketiminin de 500 gramı geçmemesi gerektiği uyarısında bulundu. Etin üzerindeki yağları temizleyinDÜNYA Kanser Araştırmaları Merkezi bağırsak kanserinin erken teşhis edildiği takdirde en kolay tedavi edilen kanser türlerinden biri olduğunu belirtti. Araştırmaya göre, kadınlarda bu kansere yakalanma ihtimali 18’de erkeklerde ise 20’de bir. Riski azaltmak için şu önerilerde bulunuldu:* Yağsız etleri seçin. Etin üzerindeki yağları temizleyin.* Protein ihtiyacını balık, tavuk gibi beyaz etlerle, mercimek ve fasulye gibi baklagillerden karşılayın.* Lifli sebze ve meyveleri tüketmeye özen gösterin.* Alkol tüketimini azaltın, fazla kilolarınızı verin, spor yapın.Hürriyet

30 Ağustos 2012 Perşembe

Dikkat! Sakın ıslak yüzle dışarı çıkmayın

Uzmanların kış uyarıları. Bu hatalara düşmeyin!
Kış aylarında soğuk havanın yüz felcine neden olabileceğine dikkat çeken uzmanlar, ıslak yüzle dışarı çıkılmaması konusunda uyarıyor. Denizli Devlet Hastanesi Kulak- Burun- Boğaz uzmanı Dr. Vildan Somunoğlu, soğuk havanın yüz felcine neden olabildiğini belirterek, ıslak yüzle dışarı çıkılmamasını, yolculuk sırasında araçların camlarını açmamaları gerektiğini söyledi. ARABA CAMI AÇIK KALMASIN Yüz felcinin mimik hareketlerini kontrol eden sinirin fonksiyonunu kaybetmesi sonucunda oluştuğunu anlatan Dr. Somunoğlu, hastalığın ana nedeninin soğuğa maruz kalma ya da enfeksiyon olduğunu belirtti. Dr. Vildan Somunoğlu, yüz felcine karşı soğuktan korunmak gerektiğini bildirirken şöyle dedi: “Özellikle ıslak yüzle soğuğa çıkmamak gerekiyor. Soğuk havada en çok rastlanan yüz felci, araba camının açık bırakılması veya motosiklet kullananların sürekli rüzgara maruz kalmasından kaynaklanıyor. Çok soğuk havalarda rüzgara maruz kalmamak için özellikle motosiklet kullananların atkı ve şapka takması, otomobil kullananların da camlarını uzun süreli açmaması gerekiyor.'

Selülit tipinizi biliyor musunuz?

Selülitlerden kurtulmak için yapılan diyetlerin bir çoğu yanlış uygulanıyor...
Bunun sebebi ise selülitlerin gösterdiği farklılıklar. Tedavinin başarılı olabilmesi için selülitin tipine göre uygulama veya diyet yapmak gerekmektedir. Aşağıdaki sorulara vereceğiniz “evet” veya “hayır” yanıtı sizin hangi tip selülitiniz olduğunu ortaya kayacaktır. Selülit tipinizi belirledikten sonra uygulanması gereken tedavi yöntemini aşağıda bulabilirsiniz. 1.Tip Selülit • Kilo fazlanız var mı? • Kilo probleminiz her zaman var mıydı? • Selülitiniz yumuşak, kaygan ve koyu bir muhallebi görünümünde mi? • Kolayca parmaklarınızın arasında sıkıştırabiliyor musunuz? • Selülitiniz vücudunuzun alt ve üst kısımlarına eşit dağılmış durumda mı? • Stresli biri misiniz? 2.Tip Selülit • Bacaklarınız kalın, şiş ve varisli mi? • Kramp giriyor mu? • Reglinizden önce şişkinlik hissediyor musunuz? • Yazın ayaklarınız daha fazla mı şişiyor? • Bacaklarınız, ayak bilekleriniz ve baldırlarınız kalın mı? • Vücudunuzun alt kısmı, üstüne nazaran daha sıkı ve soğuk mu? • Parmağınızı baldırınıza bastırınca deri çöküyor ve bir süre öyle mi kalıyor? 3.Tip Selülit • Selülitleriniz sert mi, bastırınca acıyor mu? • Daha çok baldırlarınızda ve dizlerinizin arka kısmında toplanmış vaziyette mi?• Deriniz beyaz, kuru ve hassas mı? • Zayıfladığınızda üst kısmınızdan mı kilo veriyorsunuz? • Uzun zamandır var olan selülitlerinizden ne yaparsanız yapın kurtulamıyor musunuz? • Selülitlerinizin görünümü ayın muayyen günlerine göre değişmiyor mu? • Hareketli bir insan mısınız? Değerlendirme Olumlu cevaplarınızın çoğu1. Tip’e aitse selülitleriniz yağlı, 2. Tip’e aitse süzme, 3. Tip’e aitse lifli cins. Selülitinizin tipini tespit ettiniz mi? O zaman işin zor kısmını halletmişsiniz demektir. Şimdi sıra onlardan kurtulmakta... 1. Tipin tedavisi: Diyetle geçecek tek selülit tipi bu... Diyet ile vücudunuzda ensülin salgılanmasının düzenlenmesi gerekiyor. • Kahvaltı: Yağsız çökelek, 1 yumurta, katı peynir, tavuk eti, kepekli ekmek. • Sabah 10 ve akşam 5: Aç olmasanız da kahve veya çay ve kahvaltı listesinden bir çeşit yiyecek. • Öğle ve akşam yemeği: Karışık salata, veya patatessiz bir çorba. • Yağsız et, tavuk, balık, kahvaltıda yenmemişse yumurta, yeşil sebze yenilebilir. • Sabah kahvaltısı listesinden 1 çeşit ya da muhallebi. • 1 dilim kepek ekmeği veya sadece haftada 1 kere az pilav, mercimek, haşlanmış patates yiyebilirsiniz. • Tavsiyeler: Kızarmış ve beyaz şekerli besinlerden uzak durun. Spor yapın, özellikle uzun ve hızlı yürüyüş. Aşağıdaki mineralleri bol bol almaya özen gösterin: • Çinko: Deniz ürünleri, süt, sarmısak, bezelye. • Bakır: Tavuk, yumurta, kabuklu deniz mahsulleri, mantar, pırasa, sarmısak, bezelye, limon, armut, avokado. • Selenyum: Et, balık, yumurta, ıspanak, mantar, pırasa. • C Vitamini: Maydonoz, kivi, portakal, limon, çilek. • E vitamini: Kırmızı biber, lahana, rezene. 2. Tipe karşı: • En çok görülen selülit tipi. Temel bir lenf ve kan dolaşımı sisteminden kaynaklanıyor. Bacaklarda kramplar, örümcek ağı gibi kılcal damarlar, morartılar görülüyor. Vücut sürekli su topluyor. Stres ve hormon değişiklikleri, durumu daha da kötüleştiriyor. • Beslenme: Selülitlerden kurtulmak için diyet yapmayın; faydası olmaz. Az tuz ve az şekerli maddeler yiyin. Bol bol üzüm, portakal, greyfurt, karnabahar yiyin, C ve E vitamini alın. Azar azar, bol su için. • Spor: Yürüyüş, yüzme golf ve bisiklet gibi sporlar yapın ama tenis ve hızlı aerobik yapmayın. • Tedavi: Lenflerin boşaltılması, bitki özleriyle tedavi, masaj ve kremlerle kan dolaşımını düzeltilmesi, mezoterapi, hormonların kontrol edilmesi ve düzenlenmesi. • Tavsiyeler: Çorapla ve yüksek ökçeli ayakkabı giymeyin, bacak bacak üzerine atmayın, alkol ve sigaradan uzak durun. 3. Tipin tedavisi: • Beslenme: Çok kilolu değilseniz diyet yapmanın yararı olmaz. Vücudunuza bol miktarda amino asit, kolajen ve yeni deri altı lifleri sağlayacak protein gerekli. Et, balık ve tavuk yiyin. C ve E vitaminleri, karoten, çinko ve selenyum alın. Her gün bol bol su için. Deri ve kaslarınızı kuvvetlendirecek her tür sporu yapın. • Tedavi: Uzmanların hazırlayacağı özel mezoterapi kokteyli, özel kremli masaj.

Hamilelik doğal yollarla olmuyorsa...

Günümüzde ailelerin bebek sahibi olmasını zorlaştıran faktörler giderek artıyor. Stresli yaşam koşulları, dengesiz beslenme ve cinsel yaşam, kadın ve erkek kısırlığının giderek artmasına neden oluyor.
Korunmasız bir yıl ilişki sonunda gebe kalmayan çiftler kısırlık (infertilite) teşhisi ile incelemeye alınıyor. Kısırlık vakalarının yaklaşık yüzde 30’unda eşlerden birine ya da ikisine ait geçerli nedenler bulunduğunu söyleyen Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Meltem Eğilmez, doğal yollarla hamile kalamayan çifltere aşılama yöntemini öneriyor.Op. Dr. Meltem E?ilmez, aşılama yöntemiyle ilgili şu bilgileri veriyor: Doğal yollardan bir yıl boyunca gebe kalamayan bir çiftin incelemeleri sonunda karşılaşılabilecek sorunlar çok çeşitlidir. Erkeğe ait nedenler: Sperm sayı ve hareketliliğinin yetersizliği veya hiç olmaması, Cinsel işlev bozuklukları, Penisin anatomik bozuklukları, Hormonal yetersizliklerdir. kadına ait nedenler: Yumurtalık yetmezliği( hormonal veya yapısal), Rahmin şekilsel bozuklukları, Tüplerin tıkanıklığı veya olmaması, Rahim iç duvarının enfeksiyon veya bazı müdahaleler sonrasında ileri derecede bozulması, rahim ağzının şekilsel bozukluğu yada mukus tıkacının gereğinden kalın olması, Vajinanın anatomik veya işlevsel(vajinismus) bozukluklarıdır. AŞILAMA YÖNTEMİNİN ÖZELLİKLERİAşılama yöntemi ideal koşullarda yumurtlamanın sağlandığı gün spermlerin özel yöntemlerle hızlandırılıp, plastik bir kanül aracılığı ile rahmin içine bırakılması yöntemidir. Yöntemin avantajı olabildiğince çok sayıda ve hareketli spermin yeni atılmış ve tüpler tarafından yakalanmış yumurtaya olabildiğince yakın mesafeye bırakılmasıdır. Mikroskobik bir canlı olan sperm bu yöntemle yaklaşık 10-12 cm kazanır, vajinanın asit ortamını, rahim ağzı mukus tıkacıyı ve rahmin içinde tüplere doğru çıkması gereken yolu atlamış olur. Önünde sadece içindeki hareketli tüycükler yardımı ile sperm ve yumurtayı birleştirmek için en uygun ortam olan tüpler kalmıştır. Aşılama tedavisi öncesinde özel ilaç tedavileri uygulanarak yumurtlaması sayı ve kalite olarak arttırılan bayana yumurtacıklar yaklaşık 20 mm boyuna ulaştığında yumurta çatlatma iğnesi verilir. Bu iğneden ortalama 24-36 saat sonra aşılama işlemi için en uygun dönemdir. AŞILAMANIN (IUI) UYGULANDIĞI DURUMLARİnfertil bir çiftin sorununu belirledikten sonra düzeltilebilecek olan anatomik bozukluklara gereken operasyonlarla müdahale edilir. Hormonal eksiklikler, sistemik hastalıklar, aşırı kilo yada aşırı zayıflık gibi faktörler düzeltilir. Yumurtalıkların yeterli sayı ve kalitede yumurta üretmediği durumlarda ilaç tedavisi ile bu durum giderilerek seri ultrason incelemeleri ile yumurtlamanın olduğu gün saptanır ve çiftin ilişkiye girmesi sağlanır. Bu gebeliğin oluşması için olabilecek en doğal yoldur. Yaklaşık 3-6 ay boyunca denenen yumurtlama takibi-cinsel ilişki ile sonuç alınamazsa çiftlere aşılama tedavisi önerilebilir. Aşılama pek çok infertilite durumlarında uygulaması kolay, pratik, nispeten ekonomik ve risksiz bir işlem olduğu için pek çok durumda ilk tercih edilen yöntemdir. Düşük sperm sayı veya hareketlilik oranı (Erkek faktörü), Açıklanamayan İnfertilite, Servikal mukus problemleri (servikal faktör), Rahim ağzının (serviksin) anatomik problemleri, Sperme karşı antikor varlığı (İmmünolojik İnfertilite), Kadında yumurtlamanın olmaması veya yetersiz olması, Cinsel işlev bozukluklarında tercih edilen bir yöntemdir.SPERM SAYISI BAŞARIYI ETKİLERAşılama tedavisine aday olan ailelerde erkeğin sperm tetkikinde yıkama sonrası örnekte en az 1.000.000/ml sperm olması arzu edilmektedir. Daha az sayılarla yapılan aşılamalarda başarı şansı çok düşüktür. Aşılamada Sperm Örneğinin Alınması: Hastalar sperm verme işlemini bu işlem için ayrılmış özel ve rahat bir mekanda gerçekleştirilir. Hastalara gerektiğinde okuma materyali ya da görsel materyal sağlanır. Hastaların cinsel perhiz süresi 2 günden az olmamalı ve 5 günü geçmiş olmamalıdır ( Kısa cinsel perhiz süresi sayının, uzun süre ise hareketliliğin azalmasına neden olur). Sperm verme yöntemi mastürbasyon olmalıdır. Hastaya örneği vereceği steril bir kap sağlanmalıdır. Mastürbasyon öncesinde hasta ellerini ve penisini yıkayıp kağıt havlu ile kurulamalıdır. Mastürbasyon sırasında hastaların herhangi bir kayganlaştırıcı materyal kullanmaması gerekmektedir.AŞILAMA İŞLEMİ NASIL UYGULANIR?Aşılama tedavisi doğumhane koşullarında deneyimli ekip tarafından uygulanması gereken bir yöntemdir. Aşılama yapılacak bir bayan jinekolojik pozisyonda hazırlanır. Steril spekulum rahim ağzı görülecek şekilde yerleştirilir. Rahim ağzındaki akıntılar steril izotonik solisyonu püskürtülerek temizlenir. Steril kanül yavaşça rahim ağzından içeriye doğru yerleştirilir. Bu işlem sırasında mümkün olduğunda dokulara zarar vermemek ve kanamadan sakınmak gerekir. Laboratuardan termos içinde gönderilen sperm örneği oda sıcaklığında steril enjektöre çekilir ve kanülden yavaşça verilir. Anne adayı işlem sonrasında yarım saat dinlendirilir. Aşılamayı takip eden birkaç gün ağır fiziksel aktivitelerden ve cinsel ilişkiden sakınılması önerilir. Bazı kliniklerde aşılama 12 saat ara ile iki seans halinde uygulanmaktadır. İşlemden 10-12 gün sonra kanda gebelik testi yapılır.YÜZDE 20 BAŞARI ORANITecrübeli ellerde yapılan aşılama işleminin herhangi bir komplikasyonu yoktur. En çok dikkat edilmesi gereken nokta enfeksiyondan korunmadır. İşlemin başarı şansı her seans için yüzde 10 ile 20 olarak verilmektedir. Üç deneme sonrasında gebelik hızlarında anlamlı bir artış olmadığı için daha fazla deneme önerilmemektedir. Üç denemede gebelik başarılamayan aileler tüp bebek ünitelerine yönlendirilir. NTV-MSNBC

Beyaz bir koleksiyon...

Modern tarzı kendi bakış açısıyla yorumlayan Romantik’in yeni koleksiyonu şıklığı sadelikte buluşturuyor...
30 yıldan beri sadece koltuk üreten Romantik Mobilya, yeni koleksiyonuyla oturma gruplarındaki standartları yıkmaya aday.Modern tarzı kendi bakış açısıyla yorumlayan Romantik’in yeni koleksiyonu şıklığı sadelikte buluşturuyor. Sıra dışı tasarımların yanı sıra konforun ön planda tutulduğu koltuk grupları ‘içinizde oturma isteği uyandıracak’ kadar rahat ve fonksiyonel.Koltuktaki standart ebatları zorlayan koleksiyondaki ürünler, daha geniş, büyük ve orijinal. Estetiği dengeyle buluşturan Romantik, detaylara verdiği özenle de göz dolduruyor. Romantik’in yeni koleksiyonunda en fazla dikkat çeken unsurlardan biri ise beyazın egemenliği. Beyazın yanında tercih edilen renkler ise; krem, bej, türkuaz, gri gibi natürel renkler.

Çocuklar okulda neden başarısız olurlar?

Bir öğretim yılı daha sona erdi. Sınıflarını geçen öğrenciler tatil planı yapmaya başlarken başarılı olamayanlar ise kendilerini mutsuz ve yetersiz hissettikleri için depresyon riski ile karşı karşıya.
Öğrenciler neden okulda başarısız olurlar sorusunun yanıtını Memorial Hastanesi’nden Pedagog Dr. Melda Alantar verdi. Çocuklar neden öğrenmeye karşı olumsuz inançlar geliştirirler?Öğrenme güdüsüyle çocuk okul çağında okuma-yazma gibi etkinliklere yönelir ancak doğal öğrenme güdüleri olumsuz olarak etkilendiği zaman bilgiyi kavramak için çaba göstermezler. Okula ilişkin görevlerde başarılı olamayacaklarına inandıklarında, hiçbir şeyin değişmeyeceğini düşünerek çalışmayı bırakırlar. Öğrenme zorlaştıkça kolaylıkla engellenme duygusuna kapılırlar. Çaba göstermedikleri için öğrenmede başarı sağlayamazlar. Yeni bilgiler edinmenin heyecanını yitirirler. Başarının şansa bağlı olduğuna inanırlar.Yetişkinlerin tutumları öğrencilerin başarılarını etkiler mi?Yetişkinlerin tutumları öğrencilerin akademik başarıya ilişkin inançlarını etkiler. Anne-babaların çocukların ilgi ve yeteneklerini göz ardı ederek, gerçekçi olmayan beklentiler içinde olmaları veya eğitime önem vermemeleri öğrenme güdüsünün azalmasına yol açabilir. Oysaki kurulan sağlıklı ebeveyn-çocuk ilişkisini sürdürmek ve eğitimin önemli olduğu mesajını iletmek çok önemlidir.Aileler çocuklarının öğrenmeye karşı ilgilerini ve okul başarılarını nasıl artırabilirler? - Çocuğunuzu eğitirken kararlı ve adil davranın. Çocuklar sorumluluk kazanmak ve bağımsız olabilmek için makul bir disiplin anlayışına gereksinim duyarlar.- Çocuğunuza evde sorumluluk üstlenmesini öğretin. Ev ortamında görevler vererek özdenetimini geliştirmesine yardım ederseniz, onu okul yıllarına da hazırlamış olursunuz.- Çocuğunuzla okulu hakkında konuşun, okulda gerçekleştirilen etkinliklerle ilgilendiğinizi belli edin. Onu dinleyin.- Tüm aile bireylerinin katılabileceği, öğrenmeyi özendiren etkinlikler düzenleyin, örneğin müze ve tarihi kalıntıları ziyaret etmek gibi.- Öğrenmenin önemli olduğunu düşündüğünüzü ona belirtin.- Başarılar için olanak yaratın. Kendilerini yetkin hisseden çocuklar yeni bilgilere hevesle yönelirler.- Çocuğunuza yapmaktan hoşlandığı ve başarılı olduğu etkinlikleri belirlemesi için yardımcı olun. - Çocuğunuza yardımcı olurken ödül ve yaptırımları dengeleyin. Sürekli yaptırım uygulamak onu bezdirebilir. Ailenin yüksek başarı beklentisi ve ‘tembel’, ‘sorumsuz’ gibi olumsuz sıfatlarla çocuğu etiketlemesi onun kendine duyduğu güveni zayıflatır. Öğrencinin çabasını ve üretkenliğini ödüllendirin. Ancak unutmayın ödüllendirmek ona her zaman para vermek ve ayrıcalık tanımak değildir. Çocuğunuza sadece onunla gurur duyduğunuzu söylemek veya onun başarmak için sarf ettiği gücü fark ettiğinizi belirtmek yeterlidir.- Evinizin sakin bir köşesini çocuğunuzun ödev yaparken gerekebilecek malzemeleri kolayca bulabileceği bir çalışma alanı olarak düzenlemesi için ona yardım edin. İlköğretim çağındaki çocuğunuzla birlikte her gün ödevlere ne kadar zaman ayıracağınızı konuşabilirsiniz. Günlük ödev yapma saatini belirleyin. Bu saat süresince diğer faaliyetler durmalıdır. Aşırı televizyon izleme, bilgisayar ve video oyunlarıyla ilgilenme gibi öğrenmeyi etkileyen etkinliklerin süresini kısıtlayın.- Öğretmenlerine saygı duyduğunuzu çocuğunuza gösterin. - Öğrencinin gelişme gösterdiği ve zorlandığı alanları belirlemek için çocuğunuzla birlikte öğretmeniyle görüşün. - Öğrenme güçlükleri, dikkat eksikliği gibi akademik başarıyı etkileyen konularda okuldaki öğretmen ve psikolojik danışmanların çocuğunuzla ilgili kuşku ve uyarılarına önem verin. Gerekli durumlarda uzmanlara başvurun. - Yaz tatilini, çocuğunuzun okulda neden zorlandığını belirledikten sonra uygun çalışma programıyla başarıyı yakalaması için bir fırsat dönemi olarak değerlendirin. Memorial Hastanesi

Seksin hangi dönemindesiniz?

Seks hayatınızda zirvede misiniz yoksa dibe mi vurdunuz? Peki, bir durgunluk dönemi yaşıyor olabilir misiniz? Fiziksel; dolayısıyla da ruhsal mutluluğumuzu etkileyen seks dönemleri yaşadığımız bir gerçek. Şu anda cinsel hayatınızın hangi evresinde olduğunuzu öğrenmek için testimizi çözün.
1) Cuma akşamı saat 18.00... Ne yapmayı planlıyorsunuz?A) Evde ayaklarımı uzatarak, DVD keyfi yapacağım.B) Peşimdeki iki erkekten hangisi ile buluşacağıma bir an önce karar vermeliyim!C) Doğum kontrol haplarımı aldım mı?D) Yeni aldığım elbiseyi giyip en şık gece kulübüne gitmeliyim. Kız arkadaşlarımın yorumunu merak ediyorum.E) Süper! Eve gidip banyo yapacak ve üzerimi değiştirecek kadar zamanım var.2) Yanlışlıkla porno bir internet sitesine girdiniz...A) Siteyi kapatarak maillerinizi kontrol edersiniz. B) Sevgiliniz ile tekrar incelemek üzere favorileriniz arasına dahil edersiniz.C) -Vay canına! En sevdiğim pozisyon bu işte- der ve müthiş bir heyecan duyarsınız...D) Seks yaparken bu kadar rahat olamadığınız için hayıflanır, hatta komplekse girersiniz.E) Merakla sitede sörf yapmaya devam edersiniz.3) Yaz için ideal mayoyu keşfetmeniz ne kadar sürer?A) Üç dakika... Denemenize gerek dahi yok; geçen yıl aldığınızın bir benzerini seçtiniz. B) Bir saat... Beğendiğiniz iki mayo arasında kararsız kaldınız.C) 45 dakika, çok fazla giymeyeceğiniz bir şey için daha fazla zaman harcamaya gerek yok. D) İki saat... Moraliniz bozuldu çünkü selülitlerin dizlerinizde de biriktiğini fark ettiniz. E) 15 dakika; deneme süresi de dâhil! Size uygun olanı görür görmez fark edersiniz.4) 30 yaşına gelip de cinsel ilişki yaşamamış bir kadın için ne düşünürsünüz?A) Tedavi görmeli. B) Bir gün hayatı ertelediği için pişman olacak.C) Mutlaka cinsel ilişki yaşamıştır fakat tutucu bir çevrede yaşadığı için dile getiremiyordur. D) Çok yazık! E) Herkes canı ne isterse onu yapar.5) Ön sevişme...A) Kadın için hep yetersiz kalır.B) Bir ayrıntıdır.C) Orgazmın garantisidir.D) Seksin bütününü etkiler. E) Antibiyotik gibidir, her zaman ihtiyaç duyulmaz.6) Rüyanızda sevgilinizin babasıyla ateşli bir şekilde seviştiğinizi gördünüz... A) Çok rahatsız edici, özellikle sevgiliniz aklınıza geldiğinde... B) Rüyanızın ardından onu garip bir şekilde seksi bulabilirsiniz. C) Sevgilinizin ailesiyle bir araya geldiğinizde daha hanım hanımcık giyinmeye ve davranmaya karar verdiniz.D) Korkunç! Hemen psikoloğunuzdan randevu aldınız.E) Tıpkı bir film gibi; gülümseyerek uyandınız fakat gün içinde aklınıza dahi gelmedi.7) Sevgilinizle film izlerken, bir anda oldukça erotik bir sahne başladı...A) Gözünüzü kırpmadan izler, hatta kendinizi kaptırırsınız...B) Kıskanırsınız... Hiçbir zaman filmdeki kadın kadar ateşli bir âşık olamadınız. C) Bu tarz erotik sahneleri yalnız izlemeyi tercih ediyorsunuz. D) Sevgilinizi baştan çıkarmaya başlarsınız. E) Sevgilinizin kucağına uzanarak, saçınızla oynamaya başlarsınız.8) Sevgilinizin bilgisayarında tavla oynarken, masa üstünde X isimli garip bir dosya durduğunu fark ettiniz.A) Değil sevgilinizin, erkek kardeşinizin dahi bilgisayarındaki özel dosyaları incelemezsiniz. Bu size göre büyük bir saygısızlıktır!B) Merak eder fakat asla açıp bakmazsınız. Şüphe ise içinizi kemirir durur.C) Açıp bakarsınız. En azından içiniz rahat eder!D) Ne yapmanız gerektiğini arkadaşınızla tartışırsınız. E) -Herhalde işi ile ilgili bir dosyadır- diye düşünürsünüz.9) Doğum gününüzde sevgiliniz karşınıza Marilyn Monroe kılığı ile çıkıyor...A) Ondan bir Marilyn şarkısı söyleyerek, sarışın yıldızı taklit etmesini istersiniz.B) -Neden buna gerek duydu ki? Her zamanki şıklığı içinde olsaydı gözde bir gece kulübüne giderdik- diye düşünürsünüz.C) Siz de hemen üzerinizi değiştirip, yuvarlak gözlüklerinizle ünlü yıldızın bir zamanlar evli olduğu Arthur Miller kılığına bürünürsünüz. D) Sevgilinizin cinsel tercihini sorgularsınız...E) Espri gücüne hayran olup, gülme krizine girersiniz. Ardından da kendi yöntemlerinizle teşekkür edersiniz.10) En yakın arkadaşınızla ipleri, özel hayatınızla ilgili hangi yorumda bulunduğunda koparırsınız?A) "Yalnızlıktan tuhaf bir zevk mi alıyorsun?- diye sorduğunda... B) Yeni sevgilinizi yanlışlıkla bir önceki sevgilinizin adıyla çağırdığında.C) Seksi bir kadın olmanıza rağmen, orgazm olmakta güçlük çektiğinize inandığını söylediğinde... D) Maceralarınızı dinlemekten sıkıldığını söylediğinde...E) Bir erkeğin dikkatini çekebilmek için sözünüzü kesmeye çalıştığında...11) Dans pistinde iki kadının sıcak yakınlaşmasına tanıklık ediyorsunuz...A) Umursamaz, kendinize bir içki almaya gidersiniz. B) Erkek arkadaşınıza onlarla rekabet etmeyi teklif edersiniz.C) Seksi bir gülümseme ile yanlarına gider, danslarına eşlik etmeye başlarsınız. D) Kendinizi onları izlemekten alıkoyamaz ve tahrik olursunuz. E) Yadırgarsınız.12) Çocukluk arkadaşınız sarhoş olduğu bir gün sizi baştan çıkarmaya başladı...A) Sizi öpmesine izin verir fakat daha ileri gitmesini engellersiniz.B) Sevişmeden; sadece birlikte uyumayı kabul edersiniz.C) Dostluğunuzu seks arkadaşlığına çevirirsiniz. D) Onunla sevişir, sabah ise panik ve pişmanlık içinde uyanırsınız. E) Onu öfkeyle kendinizden uzaklaştırırsınız...13) Bir erkeği kendinize bağlayacak sihirli hamleniz nedir?A) Erkeğin kalbine giden yol midesinden geçer.B) Farklı seks tecrübeleri yaşatırım. C) Arkadaşları ve ailesi ile yakınlaşırım ve kaleyi içten fethederim.D) Sihirli hamlelere gerek dahi duymam. Her ilişki kendi akışını kendi belirler. E) Belli bir formülüm yok; kişiye, ortama ve gününe göre değişir.14) Bankadan üzerinde -acil- yazan bir zarf aldınız...A) Bir hata olmalı! Hesaplarımı her gün kontrol ediyorum.B) Geçen ay harcama limitimi aşmış olabilirim. C) Acil bir durum söz konusu olsaydı bana telefon ile ulaşırlardı. Bakmaya gerek duymadan çöpe atarım.D) Korkarsınız... Kredi kartı borçlarınız ile ilgili bir sorun olabilir.E) Herhalde yine gereksiz bir kampanyaları var.15) Hoşlandığınız erkek randevunuza bir saat kala gelemeyeceğini söyledi... A) Daima ikinci bir alternatifiniz vardır. Sözleştiğiniz mekâna diğer flörtünüzle gidersiniz.C) Daha iyi oldu! Ertesi güne yapılacak çok işiniz vardı.D) Ağlayarak nedenini düşünürsünüz.E) Kız arkadaşınızla buluşarak moral depolamaya çalışırsınız.16) Yatakta en sevmediğiniz erkek tipi... A) Pis erkek... B) Aşırı sabırsız erkek... C) Değişikliklere açık olmayan erkek...D) Seviştikten hemen sonra uyuyan erkek...E) Geveze erkek...17) Yıllar geçse de hatırladıkça utandığınız... A) Geçmiş geçmişte kaldı!B) Üniversitedeki öğretmeninizle kaçamak yaşamanız…C) Bir süre gay barlara takılmanız...D) Arkadaşınızın sevgilisini elinden almanız... E) Eski sevgilinize iki yıl boyunca orgazm taklidi yapmanız...18) Sevgiliniz; kendini hasta hissettiğini söyleyerek sevişmekten kaçınıyor.A) Hasta olduğunun uzanarak kitap okumasından belli olduğunu düşünürsünüz.B) Sinirlenerek bara gidersiniz. C) Ona ilaç verir, ancak elinize kırbacı da alırsınız. D) Bunu bir bahane olarak kabul etmez ve ısrar edersiniz.E) Bu gayet doğal! Geçen hafta da sizin başınız ağrıyordu...19) Gece yarısı uyandınız; yanınızdaki de kim?A) Köpeğim... B) Ne fark eder ki?C) Barda tanıştığım yakışıklı... D) Kız kardeşim...E) Kiminle uyuduğumu gayet iyi bilirim!20) Doktorunuz garip bir ifadeyle size bakıyor...A) Epilasyon zamanımı geciktirdim. B) Geniş ve güçlü ellere sahip olanların ne kadar seksi olduğunu söyleyenler haklıymış diye düşünürüm.C) Sanırım; siyah dantel iç çamaşırımı beğenmedi. D) Kilo almış olabilirim...E) İfadesini umursamadığımı, diz kapağımdaki ağrı için orada olduğumu hatırlatarak gösteririm. 21) Seks hakkında genellikle kiminle konuşursunuz? A) Siz hiç konuşmaz, ancak başkalarını dinlersiniz. B) Internet bloğunuzda...C) Sevgilinizle yatakta.D) Arkadaşınızla... E) Kız kardeşinizle...22) Karşınızdaki size göre sekste şiddet sınırını ne zaman aşar?A) Sizi sevişerek uyandırarak...B) Sizi istemediğiniz bir pozisyona zorlayarak... C) El kaldırarak...D) Sizi başkasının yerine koyarak, onun adını haykırarak... E) Tecavüz etmeye yeltenerek...23) Arkadaşınızın küçük kardeşinin sizi tavlamaya çalıştığını fark ettiniz... A) Çocukluğunu bildiğiniz biri sizden nasıl hoşlanabilir ki? Buna bir türlü inanamazsınız. B) O ve arkadaşlarıyla bara gidip, yaşıtı arkadaşlarından biri ile yakınlaşırsınız.C) Babasıyla küresel ısınma hakkında konuşurken, masa altından ayağınızla ona dokunursunuz.D) Onunla sohbet edersiniz fakat yatmaya tek başınıza gidersiniz.E) Durumu kontrol altına almaya çalışırsınız.24) -Post cointum, animal triste-; yani -her hayvan cinsel birleşme sonrası hüzünlüdür- diyen bu Latince deyim size tam olarak ne ifade ediyor? A) Anlamsız bir yaklaşım... Seks sonrası mutluluk yaşanması gerekmiyor mu?B) Yeniden sevişmeye başlamak için iyi bir deyim.C) Bu bir Fransız filminin adı... D) İki kişilik yalnızlık... E) Seksin sadece hormonal bir aktivite ve hayvansal bir içgüdü olduğunu...25) Plajdaki en iyi arkadaşınız...A) En yakın kız arkadaşınız... B) Serinleten yaz içkiniz... C) Sevgilinizin en yakın arkadaşı... D) Selülitlerinizi gizleyen pareonuz...E) Sevgiliniz...26) Bir geceliğine kim olmak isterdiniz ?A) Madonna.B) Angelina Jolie. C) Dita Von Teese.D) Carla Bruni.E) Sevgiliniz.27) Üç aylık seks orucu... A) Mantıklı bir teklif. B) İyi bir çözüm... C) Çok değişik! İki kişinin yapabileceği farklı bir mazoşist deneyim.D) İnsanın sinirlerini daha da gerer. Antidepresan kullanmaya başlamalı.E) Nepal-e gitmek için iyi bir fırsat.28) Restoranda tek başına yemek yemek...A) Yalnızlık duygusu verir.B) Nedenini bir türlü anlayamam. C) Heyecan vericidir. D) Rahatsız edicidir.E) Çok nadir tercih edilir.29) Yatakta gülme krizi geçirmek...A) Rahatlatıcıdır.B) Bir tür sinir boşalmasıdır. C) Sonun başlangıcıdır. D) Endişe vericidir.E) İki kişinin çok iyi anlaştığının bir işaretidir.30) Hangisi sizi daha çok heyecanlandırır?A) Kitabına dalmış bir erkek... B) Herhangi çekici bir erkek...C) Üniformalı erkek...D) Ağlayan erkek...E) Sevdiğiniz erkek...DEĞERLENDİRMESeçeneklerden hangisini en çok işaretlediğinizi sayın...A’LAR çoğunluktaysa...DETOKS DÖNEMİNDESİNİZ!Son günlerde libidonuz adeta size küsmüş durumda. Olayı dramatize etmeye gerek yok çünkü bu sizin kendi tercihiniz. Duygusal ve fiziksel açıdan bir hayli yorgunsunuz. Bu nedenle hâlâ zamana ihtiyacınız var. Sizinle birlikte olmak isteyen erkekleri uzaklaştırıyor, sevgilinizi ise okşayışlarınızla kandırıp bir an önce yatmaya gönderiyorsunuz. Bu geçiş dönemi sizin için iyi bir fırsat aslında. Zihninizi dağıtabilir ve seks hayatınızı renklendirmek adına veri toplayabilirsiniz.B’LER çoğunluktaysa...TATİL DÖNEMİNDESİNİZ!21 yaş civarı gençlerin yaz tatili için Bodrum-a gitmekten başka bir şey düşünmedikleri gibi sizin de kafanızda tek bir düşünce var; kısa zamanda çok şey elde etmek. Bakış açınız tüketici toplumu yansıtıyor. Ereksiyon halindeki erkeğe benzeyen her şeyden zevk alıyorsunuz. Bazen sabahları uyanmanız zor olsa da, akşamdan kalma halinizi yok eden bir ilaç alıp yeniden başlayabilirsiniz.C’LER çoğunluktaysa...RİSKLİ AŞKLAR DÖNEMİNDESİNİZ!Son günlerde ateşle oynamayı tercih ediyorsunuz. Adrenalini yüksek, kısa süreli ve tehlikeli oyunlar peşindesiniz. Yasaklar, tehlike, kuralları ihlal etmek hissettiğiniz tutkuyu artırıyor. Birlikte olmayı tercih ettiğiniz kişiler ise sonunda hayal kırıklığı duyabileceğiniz ya da uğrunuzda her şeyi göze alabilecek kadar saf erkekler. Olmadık yerler, yasak ilişkiler tam size göre. Kendinizi her kadının kolay kolay göze alamayacağı riskli durumlara sokuyorsunuz. Ancak tehlike sizi daha da seksi biri haline getiriyor. Aman dikkat!D’LER çoğunluktaysa...KRİZ DÖNEMİNDESİNİZ!Seks açısından hiçbir varlık gösteremiyorsunuz. En son hangi erkek sizinle hak ettiğiniz gibi ilgilendi? Kimden hoş bir kompliman aldınız? Gecelerinizi kendi kendinizi tatmin ederek geçirmeniz ne kadar sağlıklı? Aslında sorun kafanızın karışık oluşu. Arkadaşlarınız da kendi fikirlerini empoze etmeye çalışarak bu karışıldığı daha da artırıyorlar. Siz ısrarcılıktan hoşlanmayan bir kadınsınız. Bağımsızlığınızı ise hiçbir bağlayıcı seks macerası için feda edemiyorsunuz. Bu nedenle mutluluğu kitaplarda ya da internet ortamında arıyorsunuz. Üstelik bir süre daha seksi pratiğe dökecek gibi de görünmüyorsunuz.E’LER çoğunluktaysa...SÜPER KADIN DÖNEMİNDESİNİZ!Bu aşamaya nasıl geldiğinizi siz de tam olarak bilemiyorsunuz fakat seks hayatınızda her şey yolunda gidiyor. Kendinizle ve erkeklerle son derece barışık olduğunuz bir dönemdesiniz. Artık sekste acemiliklere izin vermiyorsunuz. En büyük zevkin kendinizi içgüdülerinize bıraktığınızda geldiğini öğrendiniz. Aile yemeğinin ardından gelen spontane seksin aslında utanılacak bir durum olmadığını gayet iyi biliyorsunuz ve bundan zevk de alıyorsunuz. Keyfini çıkarın!ekolay

Tatil dönüşü tepeden tırnağa bakım tüyoları

Kumsalda keyifle güneşlendiğimiz, denizin tadına doyamadığımız, havuzlarda bol bol yüzdüğümüz yaz ayları geride kaldı.
Tatilcilerin artık dönmeye başladığı bugünlerde tepeden tırnağa bir bakım yapmanın zamanı geldi! Güneşten, tuzlu ve klorlu sulardan yıpranan cildimize, saçlarımıza, tırnaklarımıza; kısacası tepeden tırnağa tüm vücudumuza bilinçli bir bakım yapmakta fayda var. Medical Park Bahçelievler Hastanesi Cilt Hastalıkları Uzmanı Dr. Makbule Dündar, tatil dönüşü için basit ama etkili bakım tüyoları verdi:Güneş cildi sarkıtır• Sıcak yaz günleri yavaş yavaş sona ererken, sonbaharı hissetmeye başladığımız bugünlerde cildimizde, saçımızda ve tırnaklarımızda da bazı değişiklikler ortaya çıkar. Güneşin, denizin ve havuzun etkisiyle cildimiz kurur ve lekelenir. Hatta uzun süre güneşe maruziyete bağlı olarak; cildimizde orta tabakada bulunan kollajen ve elastin lifler hasar görür, ciltte sarkma ve kırışıklık ortaya çıkabilir. Yaz sonu her akşam nemlendirici• Yaz sonu cilt bakımında en önemli nokta; havuzdan ve denizden dolayı hayli kuruyan cildimizi uygun nemlendiricilerle nemlendirmektir. Nemlendiriciler, özellikle dermatologların önerdiği üre ve benzeri etkin madde içeren medikal kozmetik ürünler (dermatologların önerdiği ürünler) olursa; çok daha iyi sonuçlar elde edilir. Özellikle yaz sonu mutlaka her akşam cildimize nemlendirici uygulamalıyız. Günde en az 2 litre su içmeyi de cilt sağlığı açısından ihmal etmemeliyiz.Sabunu bırakın, banyo yağı kullanın• Kuruyan cildi banyoda sabun kullanarak daha fazla kurutmamaya özen göstermeli; ph dengeli uygun temizleyiciler ya da temizleyici gibi kullanılabilen özel banyo yağları ile cilt temizlenmeli. Banyo sonrası cilde mutlaka uygun nemlendirici veya vücut yağı uygulanmalı. Güneş lekelerini peeling’le silin• Yaz sonu cildimizde gördüğümüz önemli bir değişiklik de ciltte güneşe bağlı oluşan lekelerdir. Bu lekeler, sonbahar veya kışın cildinize uygun bir kimyasal peeeling yöntemiyle düzeltilebilir. Kimyasal peeling; glikolik asit ve amino asit gibi kimyasallar kullanarak seans seans uygulanan bir çeşit cilt soyma işlemidir. Genellikle 15 gün arayla uygulanır. Mutlaka bir dermatolog tarafından uygulanması gereken peeling işlemi 15 gün arayla tekrarlanmalıdır. Kimyasal pelling dışında, leke tedavisinde günümüzde lazerler de kullanılıyor ve hayli iyi sonuçlar elde ediliyor.Güneşten sarkan cilde lazer• Yazın güneş hasarına bağlı oluşan cildimizde oluşan sarkma ve kırışıklıklar da, cilt gençleştirme tedavisinde kullanılan lazerlerle tedavi edilebiliyor. Seans seans uygulanan bu yöntemle, cilt daha sağlıklı ve genç bir görünüme kavuşabiliyor.Kuruyan saçlara mezoterapi• Saçlarımız da en az cildimiz kadar güneş, deniz ve havuzdan etkilenir. Yaz sonu özellikle saçlarımızda cansızlaşma ve kuruma meydana gelir. Kuruyan saç ve saç derisi; uygun nemlendirici saç maskeleri ile nemlendirilmeli ve uygun medikal kozmetik şampuanlar kullanılmalı. Kurulukla birlikte saç dökülmesi söz konusu ise; dermatoloğunuzun önereceği ağızdan destek ilaç tedavisi ve saç mezoterapisi iyi bir seçenektir. Saç mezoterapisi sayesinde; saçın ihtiyaç duyduğu vitamin ve destek maddeleri, direkt saçlı deriye, seri enjeksiyon teknikleriyle uygulanır. Hayli etkili olan yöntem, 15 gün arayla uygulanabilir. İlk seanslardan itibaren etkisi ortaya çıkar.Çinko takviyesiyle tırnakları güçlendirin• Yaz aylarında özellikle havuzda ve denizde bolca vakit geçirildiyse; tırnaklarda da kuruluk ve çizgilenmeler ortaya çıkar. Yaz sonu, tırnaklarda kuruluk sık karşılaşılan bir durumdur. Tırnaklarımız da; saçımız ve derimiz gibi neme ihtiyaç duyar. Dermatoloğunuzun önereceği uygun tırnak balsamları, tırnak sertleştirici solusyonlar ve özellikle biyotin ve çinko içeren besin takviyesi tabletlerle tırnaklarınız eski sağlıklı görünümüne kavuşur.Ayakları vazelinle yumuşatın• Yaz sonunda ayak ve el bakımı da mutlaka yapılmalı. Ayakları, özellikle de topukları; salisilik asit içeren pomatlarla yumuşatıp, üre içeren kremlerle nemlendirmek hayli iyi sonuçlar sağlar. Yine sertleşen ayak tabanları, haftada bir ponza taşı ile rendelenirse, zaman içerisinde oluşmuş boynuzlaşma ve nasırlaşmanın önüne geçilmiş olur. Ayrıca ayaklara sık sık vazelin uygulamak da, ayak derisinin yumuşak ve sağlıklı görünmesini sağlar.Kırışan eller mezoliftingle gençleşir • El bakımı da, en az yüz bakımı kadar anti-aging uygulamalarda önemli yer tutar. Özellikle yazın güneşe korumasız maruziyet; ellerde istenmeyen lekelenmelere, kollagen ve elastin liflerde harabiyete bağlı olarak da gevşeme ve sarkmalara neden olur. Eldeki lekeler hafifse, özel renk açıcı kremlerle düzeltilebilir. Daha ileri vakalarda lazer tedavisi uygulanabilir. Bazı durumlarda kriyoterapi (soğuk azot ile dondurma) iyi bir seçenek oluşturur. El dersinde oluşan gevşeme, sarkma ve kırışıklıklar, mezolifting uygulamarı ile tedavi edilebilir. Mezoliftingli tedavi yönteminde; el derisine seri enjeksiyon teknikleri ile hyalüronik asit ve değişik vitaminler (özellikle B,C ve biotin) enjekte edilir. Uygulama sayesinde hayli yüz güldürücü sonuçlar elde ediliyor.Çatlayan dudaklara seramidli krem• Dudaklarımız da yazın güneşten etkilenir; denize ve güneşe bağlı olarak kurur ve çatlar. Uzun süre güneşe maruziyet dudaklarda ‘aktinik keilit’ diye adlandırdığımız bir tabloya yol açar. ‘Aktinik keilit’e bağlı olarak; dudakta belli bölgelerde kalınlaşma, çatlama, kapanmayan yaralar ve kabuklanmalar oluşur. Zaman içerisinde kronikleşen bu tablo, güneşe maruziyetin önüne geçilmezse kanserleşmeye kadar ilerleyebilir. Çatlayan ve kuruyan dudaklarımızı seramid ve üre içeren nemlendiricilerle sık sık nemlendirmek, en az spf 15 olan güneş koruyucu kremler kullanmak; sağlıklı dudaklara sahip olmak açısından önemlidir.

Yapınızı taşımayan çocuk doğurabilir misiniz?

İşte dünyada da büyük tartışma oluşturan gebelik sistemi...
Yumurta bağışında başka bir kadından alınan yumurtalar kocanın spermleri ile döllendikten sonra rahime nakledilir. Bu şekilde kadın kendi genetik yapısını taşımayan bir çocuğu doğurur. Ancak annelik duygusunun daha çok fiziksel ve hormonal etkilerle oluştuğu, karnında taşıdığı ve doğurduğu çocuğu sahiplenme ile ilgili sorun yaşanmadığı görülmektedir. Yapılan psikolojik testler yumurta bağışı ile doğan bebeklerin aile içi bağlar ve anne ile olan ilişkilerinin normal bebeklerden farksız olduğunu göstermiştir.

Şeker hastaları nelere dikkat etmeli?

Şeker hastalarının yaz aylarında nelere dikkat etmeleri gerektiği konusunda görüştüğümüz Uzm. Dr. Murat Görgülü konuyla ilgili bilgi verdi.
SIVI ALIMINI ARTIRIN, ÖĞÜN ATLAMAYIN Hava sıcaklığının artması, günlerin uzaması ve aktivite artışı nedeniyle vücudun sıvı kaybı kış aylarına göre hemen hemen iki kat artar. Bu, gerek terleme, gerekse buharlaşma yolu ile olur ve sıvı kaybı ile birlikte vücudun tuz dengesinde de bozulmalar görülebilir. Bu bozukluklar; halsizlik, fenalık hissi, kas ağrıları, kramplar hatta kalpte ritim bozukluklarına dahi neden olabilir. Bunun için diyabet hastalarının sıvı alımlarını mümkün olduğunca arttırmaları ve beslenmelerine çok dikkat etmeleri gerekmektedir. Uzun süre aç kalmamalı, bir kerede çok fazla yemek yememeliler. Gerek insülin, gerekse oral olarak şeker düşürücü ilaç kullanan hastaların bu ilaçların etkilerinin maksimum olduğu dönemlerdeki ara öğünlerini atlamamaları çok önemlidir.YAZ MEYVELERİNE DİKKATYaz mevsiminde şeker hastalarının sıkça karşılaştığı bir durum da lezzetli yaz meyvelerinin ve dondurmanın sık ve bol tüketilmesi sorunudur. Kalorisi ve şeker düzeyi yüksek olan; üzüm, incir, kavun ve diğer tüm meyveler doktor tavsiyesine göre tüketilmelidir. Meyveler çok miktarda tüketildiğinde kan şekerinde yüksekliğe ve buna bağlı rahatsızlıklara yol açabilir. Yaz aylarının en lezzetli yiyeceği dondurma da maalesef kan şekeri ayarını bozan yiyeceklerden birisidir. Ancak şekersiz üretilmiş diyet dondurmaların doktor kontrolünde ve diyet değişim listesi ile kalorisi hesaplanarak kullanımı mümkün olabilir.EN UYGUN TATİL YERİ: YAYLALAR Diyabetik hastalar, tatilleri için çok fazla sıcak ve nemin olduğu kıyılar yerine, daha az nem ve daha bol oksijenin olduğu yayla turizmini ve kültür turizmini tercih etmelidirler. Ayrıca açık büfe yemek veren tatil tesislerinde çok dikkat edip, gerekirse durumlarına uygun mönü hazırlanmasını sağlamalıdırlar.Artmış aktivite ve öğün saatlerinin aksatılması hastalarda hipoglisemi denilen şeker düşüklüğüne neden olabilir. Bu durum hastalar için çok tehlikeli durumlar oluşturabileceğinden, uzun yürüyüş, yolculuk gibi durumlarda ara öğünlerini aksatmamaları için yanlarında yiyecek taşımaları, uyku saatine ve süresine dikkat etmeleri, alkol alımı da kan şekeri ayarını bozacağından alkolsüz ve şekersiz sıvı gıdaların tüketimine önem vermeleri gerekmektedir.Diyabetli hastalar tatile çıkmadan önce doktorlarına başvurmalıdır.AYAKLARA EKSTRA ÖZENYaz aylarında ayak bakımı da çok önemli bir konudur. Yazın çorapsız ayakkabı ve terlik giyme alışkanlığı, şeker hastalığına bağlı olarak duyu azalması ve damarlarda daralmalar oluşturabileceğinden ayaklarda yara açılmasına neden olabilir. O yüzden yazın da rahat kesimli, ortopedik tabanlı, iç astarlı ayakkabı ve yumuşak sıkmayan çorap giyilip, ayaklar her gün yıkanıp, herhangi bir yara ya da renk değişikliği var mı diye kontrol edilmelidir. Kumsalda, taşlık kesimde ve kırlık arazide çıplak ayakla dolaşılmamalı, kumsalda ayakların yanmaması için güneşlenirken üstü ince bir tülbent örtülmelidir. Şeker hastalığına bağlı olarak duyu kusuru oluşmuş hastalarda güneşlenirken ya da çalışırken uzun süre güneş ışınlarına maruz kalmaya bağlı olarak yanıklar oluşabilir ve bu yanıkların tedavisi büyük güçlükler doğurabilir. Hastaların sabah erken saatlerde ya da akşamüstü güneş ışınlarının eğik geldiği zamanlarda güneşlenmeleri ve bunu 20-30 dakika gibi kısa sürelerle sınırlamaları gerekmektedir.Gün içinde mutlaka şapka ile başlar korunmalı ve tercihen güneşlenirken bile ince bir giysi giyilmelidir.Seda Magazin

Eve kapatılan çocuklar sorunlu oluyor

Arkadaşlarından uzak kalan oyun yoluyla onlarla mücadele ederek hayatı öğrenemeyen çocukların “Asosyal çocuklar olarak yetişmesine neden olduğunu” vurgulayan Dr. Serdar Alparslan “Bu çocuklar daha sonra okulda ve toplumdan dışlanmaktadır.
Çocuk ergen psikiyatri uzmanı Dr. Serdar Alparslan “Günümüzde büyük ailelerin yerini çekirdek aileler aldığını ve büyük şehirlerde komşuluk ilişkileri azalması sonucunda çocukların evlerde bakıcılarla kaldığını” belirterek artık “Gitgide çocukların evde bir hapis hayatı yaşamaya başladığına” dikkat çekti. Memory Center Nöropsikiyatri Merkezi’nden Dr. Alparslan şu görüşlere yer verdi: Kendi yaşıtlarıyla oyun oynayarak geçirmesi gereken çağları evde büyüklerle geçirmekte ve tam bir eğitim alamamaktadır. Çünkü kendi arkadaşlarıyla oynarken yaptığı mücadele ve birbirlerinden öğrendikleri değerleri almamış oluyor. Asosyal çocuklar Arkadaşlarından uzak kalan oyun yoluyla onlarla mücadele ederek hayatı öğrenemeyen bu çocukların “Asosyal çocuklar olarak yetişmesine neden olduğunu” vurgulayan Dr. Serdar Alparslan “Bu çocuklar daha sonra okulda ve toplumda uyum problemleri yaşamakta ve dışlanmaktadır.” dedi. Çocukların uyum problemleri yaşamaması için “kreşe gönderilmesi çok önemlidir” diyen Alparslan “Ailenin tamamlayamadığı eksikleri kreşte kendi yaşıtları tamamlayacaktır.” görüşünde. Kreşe giden çocuklarda toplumsal öğrenme başlayacak ve topluma uyum daha kolay sağlanacaktır. Ailelerin çocuğa olan yanlış tutumlarının düzeltilmesi için eğitilmesi çok önemlidir. Evde her türlü imkanı ve bakıcıyı sağladığını düşünen aile bazen yanılabilir. Aile büyüklerinin de müdahalesiyle her istediğini elde eden rekabet duygusu yaşamayan çocuk sınırlarını bilememekte ve aynı ilgiyi toplumdan beklenmektedir. Dr. Alparslan “Evde gördüğü ilgiyi ve mücadelesiz elde ettiği şeyleri dışarıda bulamayan çocuğun bu nedenle depresyona girdiğini ve hayatının olumsuz etkilendiğini” söylüyor ve “Aileleri bu konuda duyarlı olmaya çağırıyorum” diyor.

Selülitlerden bıktınız mı?

Genç ya da yaşlı olması hiç farketmiyor, selülit kadınların %90’ının ortak sorunu. Peki size bu sorun için bir kaç çözüm yolu olduğunu söylersek...
Evinizde kolayca hazırlayabileceğiniz doğal yağlardan oluşan karışımlarla, selülitlerinizde gözle görülür bir azalma sağlayabilirsiniz. Bu yağlarla sadece bacaklarınıza masaj yaparak ya da sararak, evinizde kendi selülit tedavinizi kendiniz uygulayın!Bitkisel yağ karışımları- Yarım tatlı kaşığı zeytinyağı, yarım tatlı kaşığı susam yağı, 9 - 10 damla biberiye yağı, 12 damla kekik ve 9 damla portakal yağını karıştırıp banyodan önce selülitli bölgelere masaj yaparak iyice yedirin. Yarım saat kadar bekledikten sonra saf ipek bir kese veya normal bir kese ile selülitli bölge kızarıncaya kadar iyice keseleyin daha sonra sabunlanmadan ılık suyun altında duş alıp banyodan çıkın. Üç günde bir tekrarlayın. Selülitlerinizde gözle görülür iyileşme göreceksiniz. - İki çorba kaşığı melisa yağı, iki çorba kaşığı adaçayı ve iki çorba kaşığı okaliptüs yağını bir kasenin içinde karıştırın. içine 10 - 15 adet dövülmüş aspirin ve 5 tane limonun suyunu katıp tekrar iyice karıştırın. Selülitli bölgenize masaj yaparak iyice yedirin ve mutfağınızda kullandığınız streç naylonla iyice sarın. Yaklaşık 1 saat bekledikten sonra vücudunuzu yıkayın. Elma Sirkesi1 çay bardağı derecesi % 4 - 6 olan elma sirkesi ile 1 çay bardağı elma suyunu karıştırın. İçine birkaç damla limon yağı ve biberiye yağı ekleyin. Bu karışımla selülitli bölgenize güzelce masaj yaptıktan sonra üzerini mutfağınızda kullandığınız streç naylonla iyice sarın. Yaklaşık 1 saat bekledikten sonra vücudunuzu yıkayıp nemlendirici bir losyon sürerek tekrar masaj yapın. Not: Bu sarma yöntemi selülitle savaşta oldukça etkili bir yöntemdir. Ayrıca bu uygulamayı yaparken günde 1 bardak şekersiz greyfurt suyu da içerseniz daha çok fayda görürsünüz. Selülitle baş etmenize yardımcı olabilecek diğer öneriler:• Günde 3 veya 4 bardak şekersiz biberiye çayı için. Selülitlere oldukça faydalıdır. • Günde 3 veya 4 bardak domates suyu içmek vücudu toksinlerden arındırır ve selülitlerin giderilmesinde yardımcı olur. • Bir kaşık ince ince kıydığınız enginar yapraklarını 1 bardak suda haşlayın. 10-15 dakika demlenmesini bekleyip süzün. Günde 2-3 bardak bu çaydan şekersiz olarak aç karnına için. • Taze sıkılmış 1 çay bardağı limon suyunu bir çay bardağı su ile karıştırıp günde bir defa için • Yarım su bardağı zeytin yağı ve yarım çay bardağı ılık suyu karıştırın. İçine yarım çay bardağı da deniz suyu kattıktan sonra karışımı avucunuza alarak selülitli bölgenizi iyice ovarak yaklaşık 15 dakika boyunca masaj yapın ve ılık duş alın.

Zayıflatan 10 yaz yiyeceği!

Yazın zayıflamanıza yardımcı olacak 10 yaz yiyeceği burada!
ÇilekYaz için atıştırmalık en güzel meyve olan çilek, günlük C vitamininizin yaklaşık yüzde 70’ini içerir. Ayrıca, omega 3, yaşlanmayı ve kanseri önleyen diğerler bileşenleri de içerir.Mavi yemişMavi yemiş lezzetli ve düşük kalorili olmasıyla yazın ideal besinlerdendir.Mürdüm eriğiMürdüm eriği kalorinizin düşük olması için iyi bir çözüm. Hem diet için hem de C vitamini almak için yenmesi gerekli olan bir besindir . Aynı zamanda iştahınızı açar ve vücudumuza düşük bir seviyede gilsemik yükler. KabakYazın en çok yenilen sebzesi kabak magnezyum, potasyum, demir gibi önemli vitamin ve besin değerlerini içerir. Pişirme tavsiyesi olarak haşlanabilir ya da kızartılabilir tamamen size kalmış. BiberKırmızı tatlı biberler vücuda karoten vitamini almak için iyi bir yoldur ve antioksidan için en önemli sebzedir. Büyük yeşil biberlerin içinde bol şekilde C vitamini vardır. MangoMango yoğun olarak antioksidan, protein ve omega 3 yağı içerir. Düşük kalori almak için en iyi yoldur. Mangoyu yoğurtla , limonlu olarak ve salatalarda tüketebilirsiniz.Pancarİçinde gerçek besin değerleri bulunduran pancar B vitamini deposudur. Pancar kalp hastalarını ve kanseri önlemede önerilen besindir . Dana etiDana eti, tavuk eti ile diğer kırmızı etlerden daha yağsız ve düşük kalorilidir. Omega 3 içerir ve demir eksikliğini giderir.İncirİncirin için de kalp sağlığını korumak için potasyum, folik asit ve vitaminler içeren düşük kalorili bir meyvedir. Şeftaliİçinde doğal şeker bulundurur. Az yağlı dondurma ile yiyebilir, böylece tatlı isteğinizi giderebilirsiniz.

Kemik erimesine karşı günde 2 bardak süt için

Kişiyi bağımlı ve yalnız yaşayamaz hale getiren osteoporoz’dan (kemik erimesi) korunmak için çocukluktan başlayarak günde en az iki bardak süt içmek gerekiyor
Hacettepe Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü Başkanı Prof. Dr. Tanju Besler, başlayan ağrılar, değişen vücut biçimi ve yaşanan kırıklar nedeniyle kişiyi bağımlı ve yalnız yaşayamaz hale getirebilen osteoporozdan korunabilmek için günde 2 bardak süt içilmesi önerisinde bulundu3 KADINDAN 5 ERKEKTEN BİRİProf. Dr. Besler, osteoporozun en önemli nedeninin kemiklerin yoğunluğu ve gücünü yitirmesi olduğunu belirterek, ‘’Ortalama her 3 kadından birinde ve her 5 erkekten birinde bu hastalık görülebiliyor. Türkiye genelinde 8 ile 10 milyon arasında osteoporoz hastası olduğu biliniyor’’ dedi. Osteoporozun önlenebilen bir hastalık olduğuna işaret eden Prof. Dr. Besler, kemiklerin güçlü olmasında küçük yaşlardan itibaren besinlerle alınan kalsiyumun büyük rolü bulunduğunu, sütün de kemik sağlığı için gerekli olan kalsiyumun kaynağını oluşturduğunu söyledi. Prof. Dr. Besler, ‘’Vücuttaki kalsiyumun yüzde 99’unu bulunduran kemik yapısını güçlü tutabilmek ve osteoporoz riskini azaltabilmek için her gün düzenli olarak kalsiyum içeren besinler, özellikle de sağlıklı süt tüketmek gerekmektedir.GENÇLİK, ERGEN VE MENOPOZDA SÜTEğer çocukluk döneminden itibaren süt içmeyi alışkanlık haline getirdiyseniz ve günde 2 bardak süt içtiyseniz bu hastalığa yakalanma olasılığınız azalıyor. Yetişkin bireylerin her gün 2 su bardağı, çocuk, ergen dönemi gençler, gebe, emzikli ve menopoz sonrası kadınların ise 2-4 su bardağı süt içmeleri gerekiyor’’ diye konuştu.KALÇA KIRIĞI ÖNEMLİÖncelikle yaşam kalitesini etkileyen osteoporozun kişiyi bağımlı ve yalnız yaşayamaz hale getirebildiğine dikkati çeken Prof. Dr. Besler, ‘’Yapılan bir modelleme çalışması, 50 yaşında bir kadının hayat boyu kalçasını kırma riskinin yüzde 17 olduğunu gösteriyor. Kalçasını kıran kadınların 4’de biri bir daha hiç ayağa kalkamıyor’’ dedi. SÜT İÇME ALIŞKANLIĞIMIZ YOK Osteoporoza karşı koruyan süt ve süt ürünlerinin temel besin grupları arasında yer aldığını, organizmanın büyümesi ve gelişimi için gerekli olan besin ögelerinin tamamına yakınını az ya da çok oranlarda içerdiğini vurgulayan Prof. Dr. Besler, şunları söyledi: ‘Bebeklerin doğduktan sonra 6 ay süresince anne sütünden başka hiçbir besin grubuna ihtiyaç duymaması bunun en temel göstergesidir. Günde bir bardak süt içen 6 yaşında bir çocuk protein ihtiyacının yüzde 35’ini, kalsiyum ihtiyacının yüzde 52’sini, B12 vitamini ihtiyacının da yüzde 98’ini karşılayabilmektedir. Ancak Türkiye’de ne yazık ki süt içme alışkanlığı yaygın değil. Sadece 24 litre.AÇIKTA OLANLARI İÇMEYİNDünya geneline baktığınızda ise bu rakamların 200 litreye ulaştığı ülkeler var. Örneğin İngiltere’de 100, Finlandiya’da ise 139 litre.’’ Tüketilen süt miktarı kadar sağlıklı olmasının da önemine işaret eden Prof. Dr. Besler, açıkta bırakılma ya da havayla temas sonucu sütün zararlı mikroorganizmalar üretmesinin de hızlandığını ve bu zararlı bakterilerin besin zehirlenmesi, dizanteri, tifo ve brusella gibi hastalıklara neden olabildiğini söyledi ve ‘’Çiğ sütlerden insana geçebilen bu hastalıklar bizim gibi sokak sütünün fazla tüketildiği ülkelerde görülüyor. Açıkta satılan sütlerin yarardan çok zararı var diyebiliriz’’ dedi.

Kadınlarda idrar kaçırma kabusu

Kadınlarda orta ve ileri yaşlarda görülen idrar kaçırma, sosyal hayatla birlikte cinsel yaşamı da etkiliyor. Kadınlar cinsel ilişki kurmaktan utanır hale geliyor. Oysa idrar kaçırma probleminden çok kısa süren cerrahi müdahaleyle kurtulmak mümkün.
İdrar kaçırma problemi belki yaşamı tehdit eden ölümcül bir sorun değil ama sosyal yaşamı sekteye uğratan, hatta kadınların iş yaşamlarında onları başarısızlığa mahkum eden bir sorun. İdrar kaçırmaya menopoz, zor ve çok sayıdaki doğumlar ve aşırı kilolar neden oluyor. Öksürme, hapşırma, koşma ve yürüme gibi eylemler sırasında ortaya çıkan idrar kaçırmanın tedavisi cerrahi yöntemlerle mümkün olabiliyor. Operasyon 20 dakika sürüyor Günümüzde bu operasyonların artık 20 dakika gibi kısa bir sürede sonuçlandığını belirten Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği Başkanı Prof. Dr. İsmail Mete İtil, dünyada yaygın olarak uygulanan ve mesane boynuna sentetik bir yama yerleştirmekten ibaret olan bu ameliyatların Türkiye’de de başarıyla gerçekleştirildiğini söyledi. Operasyondan sonra hastaların yüzde 90’lara varan oranlarda kuru kaldığını ve sürekli ped taşımaktan kurtulduğunu kaydeden İtil, şunları söyledi:"Sık tuvalete gitme ve gece sık idrara kalkma gibi şikâyetlere yol açan idrar tutamama sorunu fizik tedavinin yanı sıra son yıllarda geliştirilen ilaçlarla da çözülebiliyor. Bu ilaçlar kısa ya da orta vadede kullanıldığında kadınların rahatlamasına ve sosyal yaşantılarında kaliteyi tekrar yakalamalarına olanak sağlıyor. Şunu iyi bilmeliyiz ki, idrar kaçırma, yaşlanma ya da kadın olmanın doğal bir parçası değildir. Hastanın durumu incelendikten sonra en uygun tedavi yönteminin uygulanması halinde son derece yüz güldürücü sonuçlar elde edilebilir. Bu tür sorunları olan kadınlar durumlarını çekinmeden doktoruyla paylaşmalı ve gerekli tetkikleri yaptırarak bir an önce tedavilerine başlamalıdırlar."

29 Ağustos 2012 Çarşamba

Güzelliğin esas kuralları

Yaşlılığın getirdiği fiziksel değişimleri, aynı gençlikteki gibi kendinize özen göstererek, kendinize iyi bakarak en aza indirmeniz mümkün. Çağdaş sağlık bilincine ulaşarak daha az kalori tüketip yeterli ve dengeli beslenir, daha fazla fiziksel aktivitede bulunursanız yaşla birlikte gelen sorunlarla hiç karşılaşmazsınız.
Hepimiz giderek artan bir biçimde sağlığımızla daha fazla ilgilenmeye başladık. Hastalıklardan nasıl korunacağımızı, vücudumuzu nasıl güçlendirebileceğimizi, sağlık sorunlarımızı daha erken nasıl tanıyabileceğimizi dikkatle araştırıyoruz. Ortalama yaşam süresinin uzaması, emeklilik ve yaşlılığa ilişkin endişelerimizi çoğalttı. Yirmi beş yıl önce emekli olanların emeklilik sonrası ortalama yaşam süreleri on yılı pek geçmemiştir. Bugün ise bir emekli en az 20-25 yıllık yeni yaşam süreciyle karşı karşıyadır. Yaşlılık belirti ve değişimlerinin bedeninize daha yavaş yerleşmesine engel olmak hakkınızdır. Bu yönde göstereceğiniz sağlıklı davranışlar, geç ve genç yaşlanmanıza, yaşlanırken de sağlam kaslara, kemiklere, göz, kulak ve eklemlere sahip olmanıza destek olacaktır. Bu çabalarla yaşınız ilerledikçe bellek azalması, kalp-damar sorunları, cinsel problemler ve güçsüzlük ile daha az karşılaşacaksınız. Bütün bunlar sadece sizin sağlığınızla ilgilenmeniz ve kendinize iyi bakmanızla mümkündür. Sağlık bilinci Siz yaşlandıkça fiziksel görünümünüzün de değişeceğini biliyorsunuz. Boyunuz yavaş yavaş kısalacak, cildiniz kırışacak, saçlarınız beyazlaşacak, kaslarınız bir miktar gevşeyip sarkacak. Bütün bu değişimleri biraz daha geciktirip hafifletmeyi, orta yaş ve sonrasında özellikle kadınlar çok önemserler. Ne saç dökülmesi, cilt kırışması, boy kısalması, ne de siz yaşlandıkça aldığınız kilolar, genişleyen karın ve kalçanız yaşlanmanın değiştirilemez ve önlenemez sonuçları değildir. Kemik kırılganlığındaki artış (osteoporoz) ile yapacağınız akıllı bir mücadele, boyunuzun kısalmasını da, belinizin eğilmesini de engelleyecektir. Daha az kalori tüketip yeterli ve dengeli beslenir, daha fazla fiziksel aktivitede bulunursanız kilo almanızı da engelleyebilirsiniz. "Kozmofarmasötikal" destekler ve erken başlatılmış, bilinçli yürütülmüş bir cilt bakımı ile yaşlılığa bağlı cilt sorunlarınızı bir hayli azaltabilirsiniz. Bütün sorun sağlık bilincinizi doğru oluşturmanız ve geliştirmenizdedir. Sorunu gereğinden fazla büyütmez ama gerekli önlemleri ve kontrolleri de ihmal etmezseniz sağlıklı bir yaşlılık sizi beklemektedir. Eğer fiziksel görünümünüze ilişkin olarak kendinizi daha iyi hissetmek istiyorsanız yapabileceğiniz başka şeyler de var: Ruh ve bedenSadece dış görünümünüze takılıp kalmayın. Siz, vücudunuz ve onun içinde yaşayan ruhsal yaşamınızla bir bütünsünüz. Yüksek enerjiEnerji seviyenizi yükseltin. Daha çok egzersiz yapın. Düzenli fiziksel aktivite formda kalmanızın başlıca belirleyicisidir. En az haftada 3-4 kez 30-45 dakika fiziksel aktivite yapmayı planlayın. Egzersiz enerji düzeyinize tavan yaptıracak ve daha iyi bir fiziksel görünüme sahip olmanızı sağlayacak en iyi ilaçtır. Kendinizi sevin Kendinizden hoşlanın. Ne yapın edin, ilk önce kendinizi sevin, kendinize güvenin. Her aşamada kendinizi ödüllendirin. Geleceği düşününEski fotoğraflardan faydalanın. Gelecekte nasıl bir fiziksel görünümde olacağınızı keşfetmeye çalışın. 10-20 sene sonraki resminizi çizmeye, hayal etmeye çalışın. Eski fotoğraflarınızı dikkatle inceleyin. İltifat edinKendinize iltifat edin. Size saçma da gelse, çocukça gibi de görünse aynaya her baktığınızda kendinize iltifat edin. Aynada kendi kendinizi yakışıklı ya da güzel bulmaktan ve bunu hissetmekten çekinmeyin. Bakımlı giyinin Güzel ve bakımlı giyinin. Fiziksel görünümünüzü tamamlayacak temiz ve düzgün elbiseler giymeye özen gösterin. Wellness notları Elma suyu en az portakal suyu kadar değerlidir. Elma suyunda beklenenin çok üzerinde kalp hastalığına karşı koruyucu antioksidan etkili polifenol olduğu belirlenmiştir. Aloe Vera (sarısabır) otu suyunun herhangi bir sağlık yararının olduğuna dair hiçbir bilimsel kanıt mevcut değildir. Aloe Vera suyunu, şiddetli ishal ve krampları göze alıyorsanız (!) laksatif-bağırsak boşaltıcı gibi kullanabilirsiniz. Eğer olduğunuzdan daha fazla yaşlı görünmek istiyorsanız bol bol sigara için!.. Sigara cildinizi daha erken kırıştıracak, dişlerinizi daha erken dökecek ve saçlarınızı daha çabuk beyazlatacaktır. UyarılarYanlış ilaç kullanımı yaşlandırıyor. Pek çok araştırma fazla miktarda, gereğinden uzun süreyle ilaç kullanımının yaşam sürenizi olumsuz yönde etkilediğini ortaya koymuştur. İlaç kullanımı ile ilgili sorunlarla daha az karşılaşmak istiyorsanız, aşağıdaki önerileri dikkate almalısınız: Kullandığınız ilaç sayısını en aza indirin. Kullanım süresini ve önerilen dozu asla geçmeyin. Optimal yarar sağlayan en düşük dozlarda ve sürede kalmaya özen gösterin. İlaç alerjilerinizi mutlaka not alın. Yeni bir reçete hazırlandığında doktorunuza, eczacınıza ve hemşirenize halen kullandığınız ilaçları da hatırlatın. Doktorunuza ilaçların tedavi edici düzeylerini takip etmesi ve toksisite araştırmalarını yapabilmesi için izin verin. Kullandığınız her ilaç için doktorunuzdan ya da eczacınızdan bilgi talep etmekten çekinmeyin. Birden fazla ilaç kullanıyorsanız ilaçlar arası etkileşime yönelik bilgi isteyin. Prof. Dr. Osman MÜFTÜOĞLU

İftarda balık şöleni

Sarı kanat, levrek, mezgit... Balıklar lezzetleriyle bizi baştan çıkarırken, içerdikleri zengin mineral ve vitaminlerle de sağlığı soframıza taşıyor. Lezzetli balık yemekleri ise, iftar sofraları için en ideal alternatif olarak tüm beslenme uzmanlarınca öneriliyor.
BALIK ÇORBASIMalzemeler (4 kişilik): 400 gr balık filetosu, 20 gr tereyağı, 1 adet arpacık soğan, 2 diş sarımsak, 1 çorba kaşığı kırmızı biber, 500 ml sıcak su, 1 adet kabak, 1 adet havuç, 100 ml çiğ krema, 50 gr ançuez krem, tuz, karabiber, limon suyu. Hazırlanışı: Arpacık soğanını küp şeklinde doğrayın. Sarımsakları temizleyip, kıyın. Havuç ve kabağı ince ince dilimleyin. Balık filetolarını küçük parçalar halinde kesin. Tereyağını tencerede eritip, arpacık soğanını, zar şeklinde doğranmış biberi ve ince kıyılmış sarımsakları kavurun. Sıcak suyu tencereye dökün, bir taşım kaynatıp, sebzelere (kabak, havuç) ekleyin. 4-5 dakika pişirdikten sonra sebzeleri kepçeyle tencereden alın. Çiğ krema ve ançuez kremini balık suyuna ilave ettikten sonra mikser yardımıyla köpürtün. Balık parçalarını çorbaya ilave edin ve hafif ateşte yaklaşık 10 dakika pişirin. Sebzeleri tekrar çorbaya kattıktan sonra tüm malzemeyi tuz, karabiber ve limon suyu ile tatlandırın. 10 dakika daha pişirip, sıcak servise sunun. 1 Porsiyon: 515 kalori, 40 gr yağHazırlama süresi: 25 dakikaDENİZ ÜRÜNLERİ SPAGETTİMalzemeler (4 kişilik) : 200 gr yassı spagetti, 200 gr dilimlenmiş ahtapot, 200 gr temizlenmiş karides, 2 yemek kaşığı zeytinyağı, 1 küçük zencefil, 1 tatlı kaşığı dijon hardalı, 1 yemek kaşığı yeşil limon suyu, yarım tatlı kaşığı şeker, 1 adet domates, 1 diş sarımsak, dörtte bir demet roka, 2 yemek kaşığı siyah zeytin (dilimlenmiş), tuz, karabiber, 1 adet kırmızı biber, 1 tatlı kaşığı balsamik sirkesi, servis için frenk soğanı.Hazırlanışı: Deniz ürünlerini soğuk suyla yıkadıktan sonra kevgirde bekletin. Spagettiyi tuzlu kaynar suyun içinde haşlayıp, süzgeçten geçirin. 1 yemek kaşığı zeytinyağını spagettinin üzerine döküp, harmanlayın. Çekirdeklerini çıkarıp, zar şeklinde doğradığınız domates, kırmızıbiber ve kabuğunu soyduğunuz sarımsağı ince ince kıyın. Rokayı sudan geçirdikten sonra iri iri doğrayın. Deniz ürünlerini, kalan 1 yemek kaşığı zeytinyağı ile geniş bir tavada 4-6 dakika çevirin. Domates ve siyah zeytinleri ilave edip, deniz ürünleri pişinceye dek kavurun. Ardından ocaktan alın ve tüm malzemeyi tuz ile karabiberle baharatlandırdıktan sonra soğumaya bırakın. Spagetti ile rokayı harmanlayın, balsamik sirkesiyle tatlandırıp, derin bir tabağa alın. Deniz ürünleri ve kokteyl sosunu karıştırın. İsterseniz frenk soğanı ile servis edebilirsiniz.Kokteyl sosu için: Kabuklarını soyduğunuz zencefili kıyın. Hardal, limon suyu ve şekeri derin bir kapta karıştırdıktan sonra, üzerine tuz serpiştirin. 1 porsiyon: 390 kalori, 14 gr yağHazırlama süresi: 25 dakikaFormsante

Kadınlar neden komik erkek seçer?

Kadınların kalbini çalmakta esprili erkeklerin çok daha başarılı.. Peki neden?
Türkiye’de de ünlü komedyenler, aşk dünyasında en gıpta edilen kişiler arasında yer alıyor. Peki ama kadınlar niçin komik erkekleri tercih ediyor? İşte bunun bilimsel cevabı da ortaya çıktı: Araştırmaya göre kadınların çoğu kendi tercihlerine güvenemiyor. Bu yüzden erkeğin diğer kadınlara nasıl davrandığını inceliyor. Erkek çevresindeki kadınları güldürerek mutlu edebiliyorsa tercih sebebi oluyor.

Atıştırın ama kararında!

Kilo almadan nasıl atıştırılır, biliyor musunuz?
Fazla kiloların başlıca sebeplerinden biridir atıştırmalıklar. Kendimizi her aç hissettiğimizde ısırdığımız çikolata, 1–2 cipsten ne olacak canım deyip silip süpürdüğümüz cips paketleri, canım istedi bahanesi ile arkadaşın tabağından alınan kurabiyeler… Sonu bitmek bilmeyen atıştırmalar ile günlük enerjimizin yaklaşık %10-15’ini karşıladığımızı düşünürsek durumun ne kadar vahim olduğunu kolayca anlarız. Yaptığımız ikinci bir yanlış ise, atıştırmalık deyince aklımıza yağdan ve şekerden zengin yiyeceklerin gelmesi. En sağlıklı atıştırmalıklar ise %30’dan daha az yağ içeren ve tercihen şekersiz yiyecekler. Yani ana öğün seçimi kadar atıştırmalık seçimi de dikkat ve bilgi gerektiriyor. Doğru atıştırmalıkları seçmeye devam ettiğiniz sürece sağlıklı ve formda kalabilirsiniz. Sağlıklı atıştırmalık seçmenin 4 püf noktası Yağ oranı ve çeşidi önemli… Tüketeceğiniz atıştırmalıkların yağ oranına ve çeşidine dikkat etmelisiniz. Yapılan bir araştırmada sürekli yağlı atıştırmalıklar tüketenlerin, sağlıklı atıştırmalıklar tercih edenlere göre daha sık acıktığı ve gün boyunca daha fazla enerji tükettiği belirlenmiş. Sürekli açlık duygusunun oluşma sebebi beyindeki tokluk merkezi ile ilgili. Bu nedenle yağdan zengin atıştırmalıklar seçip kendinizi ateşe atmanın bir anlamı yok.Etiket okumayı öğrenin… Sizi formda tutacak uygun atıştırmalığı bulmak için etiket detektifi olmanız gerekebilir. Süpermarkete gittiğinizde alacağınız ürünlerin etiketlerini mutlaka kontrol edin. Etiketteki besin değerlerini doğru değerlendirmeye dikkat edin. Etikette ürünün 100 gramındaki ve 1 paketindeki besin öğelerinin değerleri belirtilir. Fakat sizin tüketmeniz gereken porsiyon miktarı genellikle etikette belirtilenden oldukça farklıdır. Light deyip geçmeyin… Et ve süt ürünlerinde doymuş yağ ve kolesterol alımını azalttığından ötürü günümüzde sıklıkla tercih edilen light ürünler konusunda da dikkatli olmak gerekir. Yapılan araştırmalar, kişilerin “nasıl olsa light ürün tüketiyorum” düşüncesi ile fazla miktarda tüketim nedeni ile normalden daha fazla enerji aldığını gösteriyor. Enerjisi azaltılmış ürünlerde de miktar sınırı olduğunu unutmayın. Sağlığa şans verin… Atıştırmalıklar keyiflidir ve ana öğünler arasındaki lezzet molalarıdır. Fakat sağlıklı atıştırmalıklar lezzetli olmaz diye düşünmekte yanlıştır. Birçok sağlıklı atıştırmalık, atıştırmanın keyfine varmamızı sağlayacağı gibi enerji alımımızı da dengede tutar.

En kısa zamanda 4.5 kilo verin

Metabolizmanızın hızını arttırmak ve hedefiniz doğrultusunda emin adımlarla ilerlemek için bu tavsiyeleri deneyin.
En kısa zamanda 4.5 kilo verinMetabolizmanızın hızını arttırmak ve hedefiniz doğrultusunda emin adımlarla ilerlemek için bu tavsiyeleri deneyin.Az kilolu olduğumuzda, gün boyunca daha az kalori harcarız. Çünkü az kilo ile daha rahat hareket edebiliriz. Ayrıca, çabucak kilo kaybetmediğimizde, ilgimizin dağılması ve fazla yemek yemeğe başlamamız çok kolaydır.1- Egzersize daha çok zaman ayırın. Toplam her gün en azından 60 dakika egzersiz ve enerjik aktiviteler yapmayı hedefleyin2- Daha çok egzersiz yapın. Yürüyüşlerinize tepeleri ekleyin, adımlarınızı hızlandırın, bisikletin pedallarını daha hızlı çevirin veya günlük yürüyüşlerinize 1 veya 2 dakika koşma periyotları ekleyin. Ne kadar çok egzersiz yaparsanız o kadar çok kalori yakarsınız. 3- Haftalık egzersiz rutininize ağırlık kaldırma antrenmanını ekleyin. Ağırlık kaldırmak, kalorileri yakarken kaslarınızda arttırır. Ne kadar çok kasınız varsa vücudunuz gün boyunca o kadar çok kaloriye ihtiyaç duyar.4- Yiyecek porsiyonlarınızı ölçün. Her gün 200 veya 300 ekstra kalori almanıza neden olan porsiyonlarınızın büyüklüğünü abartmanız ve sadece "bir ısırık daha" diyerek yemeye devam etmeniz çok kolaydır. En iyi sonuca ulaşmak için yemeye başlamadan önce yiyeceklerinizi tartın.5- Yediğiniz lif miktarını arttırın. Lif bakımından zengin olan yiyecekler daha çabuk doymanızı sağlayacaktır ve böylelikle daha az yemek yemenize neden olacaktır. Meyvelerde, sebzelerde, bütün tahıl ekmeklerinde, gevreklerde ve baklagillerde lif vardır. Her gün 25 veya 35 gram lif yemeyi hedefleyin.6- Bol miktarda su içtiğinizden emin olun. Hedefiniz her gün 3 litre su içmek olmalıdır eğer egzersiz yapıyorsanız daha çok su içmelisiniz. Gün boyunca su içmek atıştırmalarınızı sınırlandırmanıza yardım eder, vücudunuza zindelik katar ve sıfır kalori ekler.7- Günlük yiyecek kaydı tutun. Gün boyunca yediğiniz ve içtiğiniz her şeyi not edin. Yaptığınız her şeyi siyah-beyaz görebilirseniz hedefinizde ilerlemeniz daha kolay olacaktır. Ayrıca bu yöntem nedeniyle çoğu kişi daha az yemek yer çünkü yedikleri her şeyi yazmak istemezler.8- Alkolü sınırlandırın. Alkollü içecekler besin değeri taşımazlar fakat kalori almaya neden olurlar.9- Tüketiminizi haftada bir kere olarak tutun.10- Yatmadan iki saat önce yemek yemeyi bırakın.11- Günlük ek multivitamin alın.12- Yemekleri ve atıştırmaları her lokmanın tadına vararak yavaş yavaş yiyin. Açlığı önlemek için her 3 veya 4 saatte bir öğün veya atıştırmalık yiyin.Mahmure

Kırışmayı beklemeyin yaşınıza uygun kremi seçin

Ömrün uzaması yetmedi. Uzun yaşamanın yanında genç kalmak, en azından genç görünmek istiyoruz. Ebedi gençlik henüz hayal olsa da, yaşlanma sürecini yavaşlatmak mümkün. Daha 30’lu yaşlarda C vitaminli, meyve asitleri ve antioksidan özelliği bulunan kremleri kullanmaya başlamayı öneriyor uzmanlar. Yaş ilerledikçe de A vitamini, peptit içeren kremleri...
Acıbadem Bakırköy Hastanesi, Cilt Hastalıkları Uzmanı Dr. Gökhan Okan’ın verdiği bilgiye göre, yaşlanma iki nedenle oluyor. İlki yaşa bağlı yaşlanma. Diğeri ise dışsal faktörlerle oluşan yaşlanma. Yılların geçmesini engellemek mümkün değil. Tüm insanlarda yaş ilerledikçe hücrelerin çoğalması ve DNA’nın yenilenmesi azalıyor. Hücrelerin büyümeleri yavaşladığı için cilt inceliyor. Üstelik geriye doğru sayma, sandığımızdan da erken başlıyor: 20’li yaşların sonunda... Dış (çevresel) faktörler bizi yaşlandıran diğer önemli etken. Güneşin zararlı UV ışınları, alkol ve sigara alışkanlığı, gürültü, hava kirliliği, yanlış kozmetik kullanımı bizi yaşlandırıyor. Bu nedenle yaşlanma sürecini yavaşlatmak için, güneşin zararlı ışınlarına karşı koruyucu ürünlerin kullanılması, cilde uymayan kozmetik ürünlerden kaçınmak, alkol ve sigaradan uzak durmak gerekiyor. A VİTAMİNİ GENÇLEŞTİRİYORİşte tam da bu nedenlerle antiaging kremlerine 30’lu yaşlardan itibaren başlanmasını öneriyor Dr. Okan. "A vitamini içeren kremlerin cildi gençleştirici etkisi kanıtlandı" diyor. A vitamini, ciltteki kolajen salgısını artırıyor, derinin gerginliğini sağlıyor. Soyucu özelliği var, bu sayede yıpranmış cildin altından taze bir derinin gelmesini sağlıyor. Cildimizdeki düzensiz pigmentasyonu (renk artışı) azaltıyor. Güneş lekelerinin hafiflemesine yardımcı oluyor" diyor. Ancak burada ürünün içeriğine dikkat edilmesi gerekiyor. Bu kremleri hekimlerin reçetelemesi, ürün içeriklerinin doğru oranda, uygun konsantrasyonda ve doğru ciltte kullanılması önemli.MEYVE ASİTLERİ RÜŞTÜNÜ KANITLADIAlfa hidroksi asitleri AHA (meyve asitleri) içeren antiaging ürünlerinin de cilde yararları bilimsel olarak kanıtlanmış. Bu ürünler cildin rengini açıyor. Meyve asitleri hyaluronik asit salgılanmasını artırıyor. Su tutucu özelliğe sahip olan hyaluronik asit cilde nem kazandırıyor. Piyasada pek çok meyve asidi içeren krem bulunsa da, bu etkiyi yapacak oranda bulunması önem taşıyor. Güçlü antiaging etki elde edebilmek isteniyorsa A vitamini içeren ürünle birlikte meyve asidi içeren ürün beraber kullanılabilir. Ancak iki ürünün birlikte yaratabileceği tahriş konusunda dikkatli olunması gerekiyor. SİGARA İÇENLERE C VİTAMİNLİ KREM Antioksidan ürünler yaşlanmaya karşı kullandığımız silahlardan biri. Bunların birkaç çeşidi var. İçlerinde en tanınmışı C vitaminli antioksidan kremler. Dr. Okan, "C vitaminli kremler, güneşten kaynaklanan yaşlanmalarda öneriliyor. Çok sigara içenlerin C vitaminli krem kullanması büyük önem taşıyor" diyor. Sigara vücuttaki C vitamininin idrarla atılmasına neden olduğundan, kandaki C vitamini azalıyor. Dışardan sürülen krem, vücudun sigara ile kaybettiği vitaminin geri verilmesini sağlıyor. Uygun konsantrasyonda harici kullanılan C vitamininin, C vitamini içeren tabletlere göre deriyi ultraviyole hasarına karşı çok daha iyi koruduğu kanıtlanmış. E vitaminli kremlerin de güçlü bir antioksidan olduğu biliniyor. Nemlendirici olması, güneşin zararlı etkilerinden deriyi koruması da cabası. Alfa lipoik asit de çok güçlü bir antioksidan. Serbest radikallerin deriye zarar vermesini durduruyor, fotoyaşlanmayı geciktiriyor.Sıkça kullanılan ’dermo kozmetik’ kavramı, istenilen kozmetik etkiyi fizyolojik reaksiyonlar sonrasında sağlayan kozmetik ürünleri tarif ediyor. Kinetin bitki büyüme hormonu içeren kremler, ciltteki kolajenin artmasını sağlayarak derinin gergin olmasına yardımcı oluyor. Düzensiz renk artışının ve ince çizgilerin azalmasını sağlıyor. Çok hassas ciltlerde bile kullanılabiliyor. Üzüm çekirdeği ekstresi içeren kremler de cildin daha genç ve canlı görünmesini sağlıyor. Cilde zarar veren serbest radikalleri önlüyor. Peptit içeren kremler aminoasitlerin bir araya gelmesinden oluşuyor. Sinirden kasa uyarının gitmesini durduruyor. Kas kasılamadığı için kırışıklık da olmuyor. Peptit içeren kremler, iki kaş arası kırışıklıklar, kaz ayakları, göz çevresi ve alında öneriliyor. Ancak bu kremler kırışıklıkların azaltılmasını sağlasa da, botoksun etkisini göstermiyor. Kaslar derinin en alt tabakalarında yer alıyor. Dıştan sürülen ürünün en alt kasa kadar gitmesi biraz zor. Botokstan korkanlara önerilebilir. Menopozdan sonra yaşlanma hızı artıyorMenopozdan sonra yaşlanma artar. Kanda östrojen azalır, deride kuruma, saçlarda dökülme olur, derinin gerginliği ve kolajen salgısı azalır. Östrojen azalması da hücrelerin yaşlanmasına neden olur. Eğer kadın doğum uzmanları dışarıdan hormon replasman tedavisi öneriyorsa, hastanın kullanmasında sakınca yoksa, bunlar da cilde yararlı oluyor. Harici hormonlar ve vücutta östrojenik etki gösteren bitkisel kökenli kremler, uygun alternatif olabilir. Bu ürünlerin uygun kişilerde, kısa sürede kullanılmasına özellikle dikkat edilmesi, zararlı sistemik etkileri tetiklemediğinden emin olunması gerekiyor. Yaşlanan ciltte neler oluyor?İnceliyor. Kolajenin azalmasıyla birlikte cilt gerginliğini kaybediyor, kırışıklıklar gözleniyor. Pigment hücreleri düzensiz çalışıyor, bu nedenle ciltte renk değişiklikleri artıyor. Ciltteki nemlilik azaldığından kuruluk oluşuyor. Mesude Erşan, Hürriyet

Cildi canlandıran 20 öneri

Canlı ve parlak cilde sahip olmak zor değil ancak biraz emek ister. İşte mükemmel cilt için 20 öneri..
1-Genel yüz temizliğinde kullanılan maskelerden peeling etkisen sahip olanlar, bu sayede ölü hücreleri ortadan kaldırarak, derinlemesine temizlik sağlıyor.2- Yüzünüzü tazikli su ile yıkayın. Bu şekilde yapılacak duş, ofislerin yol açtığı cilt stresinizi azaltır.3- Artık cilt bakım ürünlerinde de rastlayabildiğimiz C vitamini, kan dolaşımını ve kolajen üretimini hareketlendirdiğinden, bu tip ürünleri tercih edin.4- Ayaklarınız parmak uçları, yüzünüze sinyal gönderir. Alnınızda oluşacak kırışıklıkları önlemek için ayak parmaklarınız üst kısmına düzenli aralıklarla sertçe bastırın.5- Cildinizi nemlendirin. Yeni çıkan bir çok nemlendirici gün boyu etkiye sahip. Proteinli ve bitki özlü olanlar ise cildi aktif hale getirip üzerinde koruyucu bir tabaka oluşturmasını sağlıyor.6- Yüzünüzü haftada iki defa kremleyerek 5 dakikalık masaj uygulayın. Bunun için, parmaklarınızı kullanarak oval hareketlerle çeneden yanaklara, alnın ortasından dışa doğru, burun yanlarından alnın ortasına doğru inip çıkarak masaj yapın. Ağzınızın çevresini, yukarı doğru hareketlerle ovun.7- Gece saat 1’den önce güzellik uykusuna yatmayı ihmal etmeyin. Bedenimiz özellikle ilk uyku saatlerinden gece yarısına doğru büyüme hormonları üretir. Bu hormonlar ise hücre yenilenmesini hareketlendirir.8- Kremlerin içindeki enzimlerin faydalarını biliyor musunuz? Biyo teknolojik yöntemler taklit edilerek üretilen minik protein molekülleri, ileri yaşta, insanların cildindeki dolaşım sistemini aktif hale getirip ciltleri koruyucu hücreleri güçlendirir.9- Koku kompresleri cilt ve duyuları canlandırır. Dörder damla limon ve selvi ağacı özünü ve iki damla ardıç yağını, iki litre kaynar su içine koyun. Özel yüz havlunuzu bu karışımın içine daldırın ve yüzünüze ölçün.10- E vitaminin bulunduğu kremler hücrelerin gerilimini azaltır. Ultroviyole ışınlarının, atık gazların, nikotinin oluşturduğu saldırgan serbest radikaller cildin zamanından önce yaşlanmasına neden olur. E vitamin cildi bu zararlı etkenlerden koruyup nemlendirir.11- Yanaklarınız derisini gerginleştirmek için jimnastik yapmalısınız. Bunun için ağzınızı kapatın, yanaklarınızı içeri doğru çektikten sonra, ellerinizin yardımı ile yavaş yavaş gerin.12- Patates masajı cildi tazeler ve dinlendirir. Öncelikle çiğ patates dilimlerini 10 dakika buzdolabında bekletin. Cilt temizliğinizi yaptıktan sonra, soğumuş patates dilimleriyle yüzünüze masaj yapın. 15 dakika boyunca patatesi, suyunun cildinize etki etmesini bekledikten sonra yüzünüzü yıkayın.13- Duru, yumuşak bir ten için AHA komplekslerine başvurmak bir zorunluluk. Bu isimle tanınan meyve asitleri, cilt hücrelerinin yenilenmesini sağlarken, tahriş de etmiyor. Ayrıca besleyici yağlar da içeriyor.14- Kolajen tabakasını harekete geçirecek bir içecek hazırlamaya ne dersiniz? Bunun için 250 gr domates, 2 şeftli, kabuğu soyulmuş yarım limon ve bir havucu katı meyve presine koyun, bir damla zeytinyağı ve bir miktar iyot tuzu ekleyin ve karıştırın.15- "Şikaku" baskısı herhalde birçoğunuzun yabancı olduğu bir kelime. Bu basit egzersiz gergin yüz kaslarını yumuşatmaya yarıyor. Söz konusu baskının uygulanacağı enerji merkezi, gözbebeğinin hizasında, gözaltlarındaki kemikler üzerindedir. Bu bölgeye, en az 5 saniye süresince, parmaklarınızla bastırın.16- Güzellik kapsülleri cildi bütünüyle beslemese de, işlevini içeriden yürüten bir hücre yenileyicisi olarak görev yapıyor. Vitaminler, nemlediriciler ve doğal maskelerle cildin esnekliğini sağlayabilirsiniz.17- Oksijen maskesi, bir çeşit expres lifting görevi görür. Bu uygulamayla, hücrelerin oksijen alımı 10 dakika içinde yoğunlaşır. Sonuç olarak, cilt olabildiğince taze ve sağlıklı bir görünüme kavuşur.18- Lipozom maskeleri besleyicidir. Aynı zamanda, cildin alt tabakalarına da nüfuz ettiklerinden, etkilerini uzun vadede gösterirler.19- Turuncu ışık, hücreleri canlandırır, mavi oksijen alımını artırır, sarı cildi ölü hücrelerden arındırır ve yeşil kuproza karşı etkilidir. Renkli ışık tedavisini ancak güzellik merkezlerinde bulabilirsiniz.20- Ampuller ve yenileyici kapsüllerle yapılacak yoğun bir kür, kışı sert koşullarına karşı cildin dirençli olmasını sağlayacaktır. 4 hafta boyunca yüzünüzü kremlemeden evvel sürün.

Kozmetikler hormon dengesini bozuyor

Daha çocuk yaşta östrojen hormonu içeren makyaj ürünlerinin kullanılması, hormon dengesini bozarak erken erkenliğe yol açtığı, bunun da birtakım fizyolojik ve psikolojik olumsuz sonuçlarının bulunduğu belirtildi.
Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Tıp Fakültesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Tamer Tetiker, "daha çocuk yaşta östrojen hormonu içeren makyajürünlerinin kullanılmasının, hormon dengesini bozarak erken erkenliğe yol açtığını, bunun da birtakım fizyolojik ve psikolojik olumsuz sonuçlarının bulunduğunu" bildirdi.Prof. Dr. Tetiker, AA muhabirine yaptığı açıklamada, "oyun çocuğu" denebilecek yaştaki bireylerin bile yaşlarıyla bağdaşmayan kozmetik malzemelerini kullandıklarının gözlendiğini söyledi. Prof. Dr. Tetiker, çeşitli ülkelerde yapılan bilimsel araştırmaların yanı sıra üniversite polikliniklerine başvuran hastalardan elde ettikleri deneyimlerin, bu kozmetik ürünleri kullananların ergenliğe daha çabuk girdiklerini ortaya koyduğunu belirtti."Dudak kalınlaştıran" ya da "silikonlu’ diye tabir edilen ruj baştaolmak üzere bazı makyaj malzemelerinin östrojen (kadın cinsiyet hormonu) içerdiğine dikkati çeken Prof. Dr. Tetiker, bunun da çocukların daha erken yaşta ergenlik dönemini yaşamalarına yol açtığını bildirdi.Prof. Dr. Tetiker, ergenliğin, çocukluktan genç kızlığa adım atıldığı bir dönem olduğunu, bu dönemde bedensel gelişim ve kişilik gelişiminin hızlandığını, kızlarda 9-10 yaş arası başlayan bu değişimin 18 yaşına kadar sürdüğünü belirterek, şunları söyledi: "Günümüzde artık katkı maddelerinin kullanımının oldukça yoğun olduğunu artık herkes biliyor. Gerek gıdaların raf ömrünün uzatılması, gerekse hormonlu sebze ve meyveler ile katkı maddeli gıdalar özellikle çocuk gelişiminde olumsuz etki yapıyor. Bazen tüketimi kaçınılmaz olan bu gıdaların yanı sıra bir de kozmetik kullanımıyla zaten var olan metabolizma sorunları büyüyor, ergenliğe erken giriliyor.""Kozmetikler ve erken ergenlik"Prof. Dr. Tetiker, ergenlik döneminin fizyolojik ve psikolojik birçok soruna yol açtığını, bu nedenle bu dönem tamamlanmadan makyaj malzemesi kullanımını önermediklerini belirterek, şunları kaydetti: "Ergenlik dönemine erken girilmesi öncelikle psikolojik sorunları artırır. Vücudundaki değişimin yanı sıra ruhsal yönden de çalkantılı olan, çabuk sinirlenen, uyum sorunları yaşayan kız çocukları, erken ergenliğe bağlı olarak, adet (regl) görmeye de erken başlar. Bu dönem, gelişimin son noktasıdır. 16 yaşa kadar uzayabilen ilk adet döneminin erkene almak gelişimin de durmasına neden olur. Bu dönemde çocuğun genetik faktörlerin de etkisiyle boyu kısa ise adet döneminden sonra hızlı gelişim olmaz ve kısa boylu kalabilir."Prof. Dr. Tetiker, bazı kız çocuklarının da yine genetik faktörlerin etkisiyle göğsünde yeterince gelişim olmaması halinde piyasada reçetesiz, bolca satılan göğüs büyütücü kremlere bile başvurabildiklerini bildirerek, şöyle devam etti: "Bilinçsizce kullanılan kozmetikler ile östrojen içeren kozmetik ürünlerin vücut gelişimine olumsuz etkisinin yanı sıra ciltte alerjik reaksiyonlar, aşırı tüylenme, yüzde kollarda, sırt ve bel bölgelerinde çıkan istenmeyen tüyler de oluşabiliyor. Bu nedenle ergenlikteki hormon değişimine bağlı sorunlarla bize başvuran hastalarımızın ebeveynlerine, çocuklarını, hormonlu ve katkı maddeli gıdaların yanı sıra bilinçsiz kozmetik kullanımından da uzak tutmalarını tavsiye ediyoruz."Milliyet

Lekeler İçin Özel Formüller

Ünlü Bitki Bilimi ve Güzellik Uzmanı Suna Dumankayanın kendi kendinize kolayca uygulayabileceğiniz mucize formülleri ile doğal yöntemlerle güzelliğinize güzellik katın.
Evde de rahatlıkla uygulayabileceğiniz formüller ile cildinizdeki lekelerin renklerini kolayca açabilirsiniz.Formül I:Malzeme:SalatalıkUygulama:Buzdolabında kalmaktan dolayı sararmış olan bir salatalığı ikiye bölüp lekeler ovulur. Lekelerin ne kadar açıldığını göreceksiniz. Bunu her gün ya da haftada üç gün uygulayabilirsiniz.Formül II:Malzeme:1 elma1 şeftaliBir tutam şeker5-6 adet kara üzüm4 yemek kaşığı şarapUygulama:Meyveler mikserden geçirilip bir kavanoza konur, şeker ve şarap da üzerine ilave edilip, kapalı ve soğuk bir yerde 10 gün muhafaza edilir. Sonra süzülüp cam şişeye konulur. Her gün cilde sürülüp 30 dk sonra yıkanır. Lekeleri yok edecektir. Formül III:Malzeme:2 çay kaşığı sirke1 çay kaşığı limon suyu1 çay kaşığı suUygulama:Malzemeler karıştırılırve cilt her gece pamukla silinir. Sabah yıkanır. Formül IV:Malzeme:1 adet domates suyu1 yemek kaşığı patates unu3 damla zeytinyağıUygulama:Malzemeler karıştırılır ve dekolte dahil tüm lekelere 20 dakika süre ile uygulanır.

Yo-Yo sendromonuna dikkat!

Sağlığı olumsuz yönde etkileyen, ünlü ünsüz herkesin yaşadığı, sadece kilo verme amaçlı yapılan uygulamalar sonrasında verilen kiloların korunmadan daha fazlası ile geri alınmasına “ yo yo sendromu” deniliyor.
Ülkemizde de bu yöntemleri bilinçsizce uygulamakta olup bir zayıf bir kilolu olma durumu kişilerde sıklıkla gözleniyor. Çağımızın hastalığı olan obeziteye davetiye çıkarabilecek bu sendrom, metabolizmanın gittikçe yavaşlamasına ve alınan kiloların daha da zor verilmesine neden oluyor. Ataşehir Memorial Tıp Merkezi Beslenme ve Diyet Bölümü’nden Dyt. Şefika Aydın, “Yo yo sendromu ve sağlıklı kilo vermenin yolları” hakkında bilgi verdi.Yo-Yo Sendromunun nedenleriSadece kilo verme amaçlı uygulanan, bireye özgü olmayan, olumlu beslenme alışkanlıkları kazandırmayan ve hızlı kilo verdiren tüm uygulamaları söylemek mümkündür. • Bilinçsiz Zayıflama ilaçları kullanımı • Bireyin Psikolojik durum değişiklikleri• Kişiye özgü olmayan hazır diyetlerin yapılması• Kendi sosyal yaşamına uymayan diyetleri kilo verme pahasına devam ettirme • Bilinçsiz diüretik kullanma • Diyet kampları ve sonrasında aynı sıklıkta yapılamayan egzersiz • Sık aralıklarla diyet uygulama• Düşük kalorili diyet sonrasında oluşan yeme atakları … da bu durumun oluşmasına yol açabilecek nedenler arasındadır.Kimler risk altında?Kilo sorunu olan kadın erkek günümüz koşullarınca yaş gözetmeksizin herkeste hızlı kilo verme, bu kiloları belirli bir sürede koruyamama ya da hiç korumama daha sonra ise diyetten sıkılıp yeme atakları ile birlikte ilk diyete başladığı kilodan daha fazla kilo alarak bu değişimi geçirme riski vardır. Erkekler kadınlara oranla YO YO sendromuna daha az yakalanmaktadırlar. Çünkü erkekler fiziksel aktiviteyi ön plana çıkaran beslenme programlarını daha uzun soluklu yapabilme yeteneğine sahiptirler. Aslında en önemli fark erkeklerin diyete bakış açılarında yaşam tarzı değişikliklerini daha kolay benimseyebilmeleri yatmaktadır. Yapılan çalışmalar ağırlık kaybının % 5 ile %1 0’ unun bile 6 ay süresince muhakkak korunması gerektiğini göstermiştir. Ayrıca diyetini 1 veya 2 aylık dönem sonrasında bırakan kişilerde bu durum daha sık yaşanmaktadır. Daha çok ünlülerde gözlenen bu durum; güzellik ve estetik kaygılarının artması, görsel ve yazılı basında kilo verme ile ilgili kaynağı doğru olmayan beslenme bilgilerinin de varlığı ile artık sadece ünlülerde değil toplumun her kesiminde görülmektedir.Yo Yo Sendromunun olumsuz sonuçlarıAlınan verilen bu kilolar metabolizmanın yavaşlamasına, yağ dokusunun artmasına, bireylerde psikolojik etkilenmelere sebep olmaktadır. Bilinçsiz ilaç kullanımı sırasında; metabolizma hızlanır, kalp ritminde artış olur, sık dışkılama oluşur, terleme artar, kan basıncı yükselir, adet düzensizliği görülür ve sinirlilik, anksiyete gibi psikolojik durum bozuklukları oluşur. Hiçbir ilacın bire bir uzun süre kullanımına ilişkin çalışma ya da veri yoktur. Ayrıca laksatif ya da diüretik kullanımı hiçbir zaman kilo verme amaçlı olmamalıdır. Bu ilaçlar vücutta sadece su kaybı yaratır. Yağ eritmez kilo verdirmez. Uzun süre kullanımında da bağırsaklarda bu bileşiklere cevapsız hale gelmektedir. Bilinçsiz kullanımı potasyum düzeyinde düşmelere ve kalp ritim bozukluna sebep olmaktadır. Nasıl tedavi edilir?Doğru tedaviyi belirleyecek olan kişinin kendisi değil doktor ve diyetisyenlerin kararı ile yönlendirilebilir.1. Adım düşük kalorili yeterli dengeli diyetler + fiziksel aktivite2. Adım davranış değişikliği yöntemlerinin bireyin yaşamına entegrasyonudur. 3. Adım farmakolojik ilaçla tedavi 4. Adım cerrahi tedavilerdirBeslenme tedavisinde; kişinin koruyabileceği sağlıklı kiloları hedef alınarak, günlük beslenme öyküsü dinlenip yaşam şekline yönelik olumlu değişikliklerle beraber kilo verme programı uygulanmaktadır. Sık aralıklarla görüşülüp hızlı değil gerektiği süre zarfında hedef kiloya inene kadar diyet bırakılmamalıdır. Çünkü sonrasında başlanan KORUMA PROGRAMI bu sistemin en önemli anahtarıdır. Tekrar kilo almamak için yapılması gereken en önemli süreç koruma sürecidir. YO YO yani yap- boz oyuncak gibi bu hastalık tablosunu yaşamamak için;• Diyet yapmaya kararlı başlamak ve amacı kilo vermek değil VERİLEN KİLOYU KORUMAK olarak özümsemek gerekir. • Diyet muhakkak doğru kaynaktan beslenme ve diyet uzmanından alınmalıdır.• 3 ana öğün ve 2 veya 3 ara öğün tüketilmelidir. Ara öğünlere ana öğün kadar önem verilmelidir. Kan şekerinin düşmemesi ve açlık duygusunun oluşmaması için sık sık beslenmek şarttır. Zayıflamak isteyen kişilerin % 80–90’ ında yapılan en büyük hata ana ve ara öğünlerin atlanmasıdır. • Fiziksel aktivite düzenli hale getirilmeli metabolizmada artış sağlanmalıdır.• Tek besine yüklenmemeli diyette çeşitlilik olmalıdır. Öğünde 4 besin grubunun( süt/et/tahıl/sebze-meyve ) da bulunmasına özen gösterilmelidir. Böylece hem yeterli besin öğeleri alınır hem de kişi diyetten sıkılmamış olur. • Diyette sıklıkla tercih edilen tatlandırıcılı ürünler direk zayıflamaya yönelik ürünler değil diyabet hastaları için şekersiz olarak üretilen yiyeceklerdir. Zayıflama süresince ana öğün yerine geçmemesi gereken bu gıdaları sıklığı ve miktarı sınırlı şekilde ara öğünlerde bilinçli tüketmek gerekir.• Gereğinden fazla alınan her kalorinin vücutta yağa dönüşerek depolanacağını unutmamak gerekir.• Özellikle yetişkin grupta yarım yağlı süt ve süt ürünleri tercih edilmelidir. Bu besinlerin yağı az olanlarının glisemik indeksleri düşüktür ve yağlı olanlara nazaran daha doygunluk sağladıkları unutulmamalıdır. • Yemekleri sevilen usulle; kızartma ve uzun süre kaynatma işlemlerini yapmadan hazırlamaya özen gösterilmelidir.• Vücudun temel ihtiyacı olan vitamin ve mineralleri haplardan değil doğal sebze ve meyvelerden almak ilk tercih olmalıdır.• Su hayattır. Günde bayanlarda en az 10–12 bardak erkeklerde 12–14 bardak su içmeyi alışkanlık haline dönüştürmek gerekir. Su yerine tercih edilen kimi zaman ara öğünlerde ve sofralarda vazgeçilmezler haline gelen hazır meyve sularını, kafeinli içecekleri ve kolayı tüketmek hem sağlıklı değildir, hem de kilo olarak geri dönecektir.iVillage

28 Ağustos 2012 Salı

Uykudaki gizemli yolcuğumuz

Uyurgezerlik kulağa gülünç bir şeymiş gibi gelse de aslında ciddi sorunlara yol açabilen bir hastalık.
Vahim durumlar...Uyurgezerlikten mustarip bir insan düşünün… İşten çıkıp evine gittiğinde koltukta uyuyakalıyor. Daha sonra kalkıp mutfağa gidiyor ve bir bıçak alıp kayınvalidesinin evinin yolunu tutuyor ve tüm bunlar olurken hâlâ uyuyor. Eve vardığında karısının anne ve babasını öldürüyor, daha sonra da kendi evine dönüp uyumaya devam ediyor. Sabah uyandığında ise bir gece önce işlediği cinayetlerden tamamen habersiz ve herkes kadar şaşkın…4 farklı evre...Türk Uyku Araştırmaları Derneği’nin kurucusu Prof. Dr. Hakan Kaynak uzun yıllardır insanların uykularında yaşadıkları bu gizemli yolculukların izini sürüyor. Bugüne kadar yapılan araştırmaların sonucunda elde edilen bulgulara göre dört farklı evreye ayrılan uykunun ilk üç evresi rüya dışı ya da yavaş dalga olarak tanımlanıyor. Beyin yanıltıyorDördüncü evre ise Rem uykusu. Bu evrelerin ilk iki aşamasında diğer aşamalara göre daha yüzeyel uyurken üçüncü aşamada artık derin uykuya geçiyoruz. Uyurgezerlik olarak bilinen hastalık da, derin uyku olarak tanımlanan üçüncü aşamada ortaya çıkıyor. Derin uyku sırasında uyku bir süre sonra yüzeyelleşiyor ve rüya görmeye başlıyoruz. Bu, uyku sırasında her gece bir buçuk saatte bir tekrarlanıyor. Uyurgezerler ise bu dönemde beyin derin uykudayken, kas gerginliği arttığı için kendilerini uyanık gibi hissediyor. Hatırlamıyorlar...Derin uykuyla uyanıklık arasında yaşanılan bu karışık dönemde hasta, yataktan kalkıp dolaşabiliyor, çünkü bir bakıma uyanık. Ancak heyecanları yok. Uyandıktan sonra yaptıklarını hatırlamıyor. Üstelik bu durum uzun da sürebiliyor. Bu tür hastalar, uyku sırasında bazen yataklarına dönüyor bazen de uyandıklarında kendilerini bambaşka bir yerde bulabiliyorlar. Bir çocukluk hastalığı Prof. Dr. Kaynak, böyle bir durumda yapılacak en iyi şeyin hastayı sakinleştirip yatağına döndürmek olduğunu söylüyor, ancak sık tekrarlanmamakla beraber bazen hastayı yatıştırmak kolay olmuyor. Uyurgezer hasta kendini pencereden boşluğa bırakıp yaralanabiliyor mesela, ya da çevresindeki insanlara zarar verebiliyor ve tabii uyandığında hiçbir şey hatırlamıyor.Hastalık genetikUyurgezerlik çocuklarda sık rastlanan ve korkutucu olmayan bir hastalık. 13-16 yaş civarında da hasta şikâyetlerinden kurtulmaya başlıyor. Genetik bir hastalık olan uyurgezerliğe yetişkinlerde istisnai olarak rastlanıyor. Ama hastalık çocuklara göre yetişkinler açısından daha tehlikeli olduğu için tedavide ilaç desteği gerekebiliyor.Prof. Dr. Kaynak’a göre sık sık uyurgezerlikle karıştırılan ve daha çok 40-60 yaş arası erkeklerde rastlanan bir başka hastalık da rüya dönemi davranış bozukluğu. Rüya dönemi davranış bozukluğu olan hastaların rüyaları ile uyandırıldıkları sırada yaptıkları arasında bağlantı olduğu tespit edilmiş. Bu tür hastalar rüyalarında kavga ettiklerini gördükleri sırada yanlarında uyuyan eşlerine şiddet gösterebiliyorlar. Üstelik gerçek hayatlarında yumuşak ve sevgi dolu eşler olarak tanınıyorlar. Böyle bir hastaya kar yağarken iç çamaşırlarıyla arabasının camlarını silerken rastlayabilirsiniz mesela.Sorun ciddi yani. Uyurgezerlikle ilgili öyküler duyduğunuzda gülümseseniz de, ne olur ne olmaz, yakınlarınıza gece benzer davranışlarda bulunup bulunmadığınızı bir sorun. Cevap “evet”se, doğru bir uyku bozukluğu merkezine…Sanem Kardıçalıskardicali@medyakronik.com